Kuzgunlar ölür tanrılar görünür kuruldukça evlatlarını yer saat zamanı gelince döner unutulanlar kutsanmış ve güçlenmiş olarak sev..
yıldızları saçlarına indirir yetmez gözbebeğine kondururdu güller açtırırdı geçtiği yollarda sabahlar doğururdu her karanlığa bulut bu..
gecenin koynundan sökülünce uykular saat parçalara bölünür uzaklaşır sabahın fecri beyaz ip siyahtan burada ayrılır ısınır ce..
Yere atılan taşın düşmediği olmuş mu… başlayanın bitmediği… yarım kalmışlığın tamamlanmadığı… Enerjinin yok olmadığına inanırım, bumerang gibi enin..
Sessizliğin sesini duyacak kadar derindi yalnızlığı… Bundan birkaç yıl öncesinde böyle bir sükûta kesin “huzur” derdi. Şimdi biliyor huzursuz bir sess..
Sular yükseliyordu… Muhakkak içine çekecekti kurak toprak Sert katı bir tohumu sürükleyip getirecekti nehir Bir kuş tevekkülle didikleyip eşece..
Coğrafyası kaderi olan kadınlara ve Filistin’e… Firavun sarayında Musa besleyen Asiye, Yarım kalmak senin ne haddine Tarihin seyrini değiş..
Dünyaya gücü yetemeyenlerin durduğu yerdeyim, Şiirdeyim… Duygularımı anlatmaya söz sanatlarından kanatlar takıyorum Uçmayı, kaçmayı öğrendim nic..
Yaşadıkça öğreniyorduk. “Tamam, oldum artık” dediğin yerde yeni bir ders başlıyordu. Yorulmak eylemi bu dünya için yaratılmıştı belki de. Hem denmiyor mu ..
gün batıyor akşam oluyor işte üzümler sarkıyordur şimdi ülkemde bereketinden asmalar yere eğmiştir başını bağbozumuna kimseler kalmadı o geniş evlerd..
Ateşle yıka beni denir mi hiç umarsızca yanmadı mı bedenin nasıl kıydın canına şiirler yazdın üstü kapalı ..
yağmurların yetemediği çöl susuzluğuydu ruhun içini ısıtamazdı gün doğumları çürümüş ettendi kalbin sen kimseyi sevemezdin beyoğlu sokakları gibi..
aklımda kalan gülüşün dualarıma cevap alamayışımın yarasıydı kör kuyularda aramıştık umudu dertlerimizi suya fısıldar olmuştuk olmaz derlerdi oldur..
Hepimizin kepçe olmak istediği, mesafeleri aşmak için kuş olup uçmak istediği, hepimizin ateşinin içine düştüğü; yemekten, uyumaktan, ısınmaktan utandığı;..
Hey sen, hep giden kalamayan bir yerde! kalbin karanlık ve ne soğuk sadece bir an bak kaderin gözlerine ellerini gezdir ellerinde yüreğindeki kor..
Size güneş doğsun sevda taşısın uçurtmalarında çocuklar sevda yarımlıktan çocuklar ölmekten &nbs..
“Tanrı zar atmaz.” A.Einstein Ben zamana inanmam… İnansa idim daha kolay olmazdı bundan eminim. Dün, bugün ve yarın aynı anda yaşanır ve zama..
Bir gün bir nar ağacının altında buluşup hemen oracıktaki kuyudan su çekip içtiklerinin, güneye bakan grimsi mavi kapılı dededen kalma evin bahçesinde koc..
bildiklerim bir yana bilmeden geçtiklerim kum dolu gözlerimle kuyularda beklediğim nice gün apaçık karşıma dikilir bir gün seraba dönmeye dur..
suya fısıldardı kadın altın saçları dalgalanırdı balıklara konuşurdu kadın balıklar kadınla konuşurdu lepiskaydı saçları, gözleri çay yeşili inci bey..
Ruhları önceki bir hayatta, cisimsiz ve maddesiz bir âlemde karşılaşmış da, sanki tek asıldan, tek maddeden oluşmuş gibi hissediyorlardı ilk andan beri. A..
kaçıncı kez uçurtmalarımızı vuruyorlar kaçıncı yası tutuyoruz gökyüzünde ne zamandır dolaşıyor alaca kuşlar bilinmezlerde karnımıza giren kramplarla kı..
nisan gelmezdi bir türlü biz de nisana gidemezdik mart karıydı kapımıza yağan nevruzu bekleyen ruhumuz çocuktu daha üşüyen ellerim..
Çocuktuk... okulca sinemaya götürülmüştük perde perde değil dev bir ejderha yutuyor hepimizi küçük mücük demeden Nemrut’un beyninde bir sinek do..
Sürgün edilmiş sevda bekçisiyim Avuçlarımda atalarımdan bin yıllık bir geçmiş Yollara düştüğüm gün bilet aldığım günlerden çok önceydi Ana rahmin..
karınca ısırıklarım var benim en mahrem yerlerimde beklenmedik zamanlarda yediler üstelik tertemiz yunmuş yıkanmışken havlularımı daradılar çarşaflar..
5 Temmuz 2020’de ilk sayımızla sizlere “merhaba” diyeli tam 19 sayı olmuş. Tüm insanlığın zor zamanlardan geçtiği ne yapacağımızı kestiremediğim..
Bir daha sana yazmayacağım, Bir şeyin son kez olduğunu bilmek nasıl yakar insanı bilir misin? Anlamlandıramazsın duygularını, her şey gelir ve gider, köp..
gelişini kutlayamadan gidişinin yasını tutuyordum yaraya tuz basa basa... vahşi kurtlara kendimi parçalatıyordum bile isteye sunaklar güvercin kanında ..
Bir ferah feza çalar Küflü odalardan taze bir gelin esintisi geçer Eski bir film sahnesinden Hacı Arif Bey seslenir Nigar Kalfa bilmem yine ne fettanlı..
Erken döktün yapraklarını Bir kiraz ağacıydın coşmuş baharda En ufak bir rüzgârla yere sererdin çiçeklerini Meyveye durmaya özlemin vardı..
Emir Topuk, 29 yaşında gencecik bir aşçı. Kendi tabiriyle- ki o bunu diğer ustalar için kullanıyor- sessiz sedasız sadece yemek pişirerek Anadolu Mutfağın..
Hislerin ışığını kısmak değil mi kalbin ruhunu susturmak Oysa ahitin gizine erebilmek değil miydi amacımız Sürmek değil miydi gizli çocukluk..
Derin yalnızlıkların incecik görünmez ağlarla sardığı, mumyalanması yarım kalmış bir ceset gibi etleri küflenmiş, bedeninden yarı kopmuş, yarı yapış..
Masumların kırık boyunlu katiline... Kâğıttan intiharlar ediyormuş kolayından Kağıtta seviyor, kağıtta aşk yaşıyormuş Lafın kral..
Düşünce yapınızı ve davranışlarınızı değiştirmeniz, dünya çapında pozitif değişimlere sebep olur da inanmazsınız. Kelebek etkisi olarak da bilin..
sensiz ben nereye gidiyorum ayaklarım sana doğru kırılgan bir kanat takılıyor yüreğime gidiyorken hep sende kalıyorum sensiz ben nere..
Çocukluğumun pazar sabahları babamla birlikte gittiğimiz mahalle kasabında başlardı. Babam ve kasabın ahbaplıkları etlerin saatlere varan sürede hazırl..
seninle İstanbul’u gezmek isterdim seni mi gezerdim İstanbul’u mu birinizden vazgeçerdim mutlaka sesinden öperdim ya da sessiz..
Mutlu yazılar yazmak istiyorum; mutlu ve umutlu olanlardan. Eminim yazanların birçoğu bahara, sevgiye niyetle oturuyorlar masalarına. Sonra ne oluyor d..
… Günler geçiyordu… Yörük, laf arasında ” bizim gelin” deyiverdi bir gün Hoca’ya. -Kimmiş senin gelin? -Sizin Meryemce. Meryemce’yi ..
“ Müzik, kendimi bildim bileli en büyük aşkım, tutunduğum dalım, yaslandığım dağımdı. Bu motivasyonla en büyük aşkım aynı zamanda işim oldu. Ne ..
“Şuraya bir resim koysam diyorum, şuraya bir şeyler yazsam… Sonra diyorum; onu bu böyle anlar, bunu şu üzerine alınır, öbürü kendini nimetten sanır. Susu..
Kadınların alışverişinden hoşlanan nadir erkeklerden biriydi. Bıkmadan usanmadan ve söylenmeden tokalara bakar, takıcılarda uzun vakitler geçirir, giyinm..
fareler yedi etlerimizi güven kilerimiz yağmalandı yaralandık… aşkı acı çekmek olarak öğrettiler sanki yemedi elmayı Adem… gel, si..
“Bahr içinde katreyim bahr oldu hayran bana” ..
Dışarı çıkamadığımız, içimizdeki şüphelerin, korkuların büyüdüğü günlerdeyiz. “Hava almak için iyi ki balkonlarımız var, hiç olmazsa balkonumuz var” diye..
Kendi hapishanesini kendi eliyle yapanlardan mısın, yıkanlardan mısın, diye sordu. Her ikisi de, dedi. Her ikisi de… Nasıl? İnsan dediğin düz bir..
Kadın… Kırılırsa kara çalmaz her zaman… kadın kırıldı… baştan ayağa kırmızıya boyandı. Kolay mı kadının lâl kesmesi. Baş edemedi acıyla kadın, kızıla b..
Ölmek yok, deli bir mavi gibi… göğün denizi kıskanması gibi… Ölmek yok, uykuma gelir gibi… Sen iyi gel Boğaz’dan bile iyi… Sen g..
Evinizin hayatında olurdu düğünler, yaz iftarları… Kadınlar ve genç kızlar için dulda yerlere salıncaklar kurulurdu. Bir ceviz ağacının altında kocaman d..
Her şeyin kötüye gittiği, daha kötüsü olamaz dediğinde daha kötüsünün geldiği zamanlar olur insan hayatında. Defalarca ölür ölür dirilirsiniz. Söndüğün..
Sana geldim… Soğuk yataktım, Gücüm omuzlarım kadar… İçine aldığın ruhum teneşirde bir ölü. Dirilt beni ey İsa, Nefesin içimde esrik! ..
kalpte bir cıvıt pazarı kurulmuş içinde en kayıp eşya gibi ben demli bir çay burukluğunda ağzımın tadı ilahi bir aşk düşmüş yüreğime haber gelecek k..