şule yusuf şule yusuf

Tanrının Islığı

suya fısıldardı kadın

altın saçları dalgalanırdı

balıklara konuşurdu kadın

balıklar kadınla konuşurdu

lepiskaydı saçları, gözleri çay yeşili

inci beyazıydı teni sedefler kıskanırdı

içinden ne yaşamlar geçerdi

atlantis’ten gelen kadın asula

dilini kimseler anlamazdı…

konuşmadan geçerdi ruhlardan

tüm sırlara aşina dolaşırdı

ay ışığında yakamozlarla oynaşan denizkızıydı

denizcileri büyüleyen şarkılar söylerdi

oysa o kayıplarını arayan bir Mu

ya yüzgeci ya sesi; ya halkı ya kendisi

arafta kalıverdi işte epeyce

sulara fısıldandı bir gün 

denizler çalkalandı

bıraksa alıverecekti ya göğün delisi 

direnç gösterdi çarşaflar mavisi asi

keskin bir çığlık gönderdi 

hem suya hem göklere le’mu’ra

kendini bıraktı o an özüne

oracıkta ölümüne hükmetti 

itaat etti sular bu narin su köpüğüne

“Hep en sevdiklerimiz boğar bizi…”

sözleri kayaları çınlattı

zaman büküldü

okyanusun bağrına koridorlar açıldı 

kırmızı bir balık musa’nın ağına takıldı

balığı tüm tanıdıklığıyla selamlayan hızır’dı

bir tepede suların buluştuğu yerde

yuşa ile oracıkta yollar ayrıldı

asula zamansız bir kadındı…

devamını oku