suya fısıldardı kadın
altın saçları dalgalanırdı
balıklara konuşurdu kadın
balıklar kadınla konuşurdu
lepiskaydı saçları, gözleri çay yeşili
inci beyazıydı teni sedefler kıskanırdı
içinden ne yaşamlar geçerdi
atlantis’ten gelen kadın asula
dilini kimseler anlamazdı…
konuşmadan geçerdi ruhlardan
tüm sırlara aşina dolaşırdı
ay ışığında yakamozlarla oynaşan denizkızıydı
denizcileri büyüleyen şarkılar söylerdi
oysa o kayıplarını arayan bir Mu
ya yüzgeci ya sesi; ya halkı ya kendisi
arafta kalıverdi işte epeyce
sulara fısıldandı bir gün
denizler çalkalandı
bıraksa alıverecekti ya göğün delisi
direnç gösterdi çarşaflar mavisi asi
keskin bir çığlık gönderdi
hem suya hem göklere le’mu’ra
kendini bıraktı o an özüne
oracıkta ölümüne hükmetti
itaat etti sular bu narin su köpüğüne
“Hep en sevdiklerimiz boğar bizi…”
sözleri kayaları çınlattı
zaman büküldü
okyanusun bağrına koridorlar açıldı
kırmızı bir balık musa’nın ağına takıldı
balığı tüm tanıdıklığıyla selamlayan hızır’dı
bir tepede suların buluştuğu yerde
yuşa ile oracıkta yollar ayrıldı
asula zamansız bir kadındı…