şule yusuf şule yusuf

Zaman-sız

 “Tanrı zar atmaz.”
A.Einstein

Ben zamana inanmam… İnansa idim daha kolay olmazdı bundan eminim. Dün, bugün ve yarın aynı anda yaşanır ve zaman bir illüzyondur benim için. Sanıldığı gibi tek yönlü olarak geleceğe doğru da akmaz, farklı hızlarda akabilir. Cisimler hızlanırsa zaman yavaşlar. Zaman bükülebilir veya açılabilir. Andan daha uzağa çok yönlü gidilebilir. Kuantumcuların zaman olgusu üzerine dile getirdikleri bu tarz bilgiler Doğu mistisizminde asırlardır bilinen öğretilerdir. Bast-ı zaman ve tay-i mekân kavramlarını duyanlarınız muhakkak vardır.

Dünü hatırlarız ve geleceği de… ama zihin bugünü içinde bulunmaktan ötürü idrakte zorlanır. Ne vakit zamanın dışına çıkıp düşünürüz, o zaman karmaşadaki düzeni görüp dinginleşiriz.

Zaman sadece bir varsayım, bizlerin pek çok konuyu tasnif etmesini kolaylaştıran. Belki de dünya sisteminin şablon kelimesi. Biz insanların zamanı, evrenin yasalarına uymuyor nedense. Hatta zamanı kaldırınca birçok kadim yasanın izahı kolaylaşıyor.

İki cisim, iki varlık kilometrelerce uzaktan, hatta boyutlar arası iletişim kurabilir. Atom altı parçacıkların birbirleriyle başka bir değişken olmaksızın iletişimlerinin varlığı deneylerle ispat edildi. 2022 Nobel Ödülü bu sebeple Kuantum Dolanıklığı’na verildi. Dolanıklık, gerçek yani.

Yeni bir çağın ayak seslerini duyabiliyor musunuz: Kuantum Çağı!

Kuantum Dünyası diye bir olguya hazırlanmalıyız artık. Kuantum İnterneti, Kuantum Networkü… Fiber optik kablo kullanmaksızın parçacıkları havadan göndermeli, şifresinin kırılması mümkün olmayan bir iletişim… iki kişi arasına hiç kimsenin giremediği, siber güvenli sanal ortamlar… Nazilerin 2. Dünya Savaşı’nda kullandıkları özel şifreleme makinası Enigma’nın bunların yanında lafı bile olmaz. Böylece Çoklu Evren Teorisi, Holografik Evren Teorisi, Ayna Dünyalar Teorisi gibi pek çok teori günlük yaşam alanlarında uygulanabilirlik kazanacak. Zihinsel bir gerçeklik olması dışında açıklayamadığımız pek çok deneyimi de paylaşabileceğimiz, izahını edebileceğimiz bir zamana geldik. Schrödinger’in Kedisi dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü Kedi(leri) olacak Çoklu Evrenlerde anlaşılan. Kediye ne oldu, sorusu belki; kedi nerede, kedi kiminle, ayna mı yansıma mı, kaçıncı dereceden bir hologram gibi soruları sorduracak… Hayır, sordurmanın ötesinde uygulanacak! Şimdilerde aralarında Google mühendislerinin de bulunduğu bilim insanlarınca Hofburg Sarayının bodrum katında böylesi deneylerin başarılı uygulamalarının yapıldığı haberleri gibi.

Atom altı parçacıkların nerede, ne zaman, ne boyutta olursa olsun kurabildikleri bu iletişimin canlılar, varlıklar, nesneler arasında da olduğu anlamına geldiğini söylememe gerek yoktur herhalde. Telepati dediğimiz; bunu nereden biliyorum, seni bir yerden tanıyor muyum, daha önce konuşmuş muyduk, aa zihnimi mi okuyorsun, bunu daha önce yaşamış gibiyim, seni çok eskiden beri tanıyorum sanki… nev’inden soruların cevabını vermemiz kolaylaşacak. Üç dört yıl kadar önce kaleme aldığım 100. Maymun Fenomeni yazımda başka başka adalarda yaşayan maymunların kendi çıkarlarına olan bir davranışı benimsemeleri ile diğer adalardaki maymunların da bunu aynı anda uygulaması iletişimin zihinsel yollarla ve enerjiyle yapılabildiğini göstermesi açısından hatırlanmaya değer.  

Belki de deli derler korkusuyla ancak film ve dizi senaryolarında böylesi deneyimlerini anlatan, boyutlar arası veya geçmiş yaşam hikayelerini paylaştıkları için uçuk kaçık bulunan kişilerin sayısı artacak hatta  böylesi kişiler sıradanlaşacak… Kim bilir… 

Hadi canım!!!

devamını oku