şule yusuf şule yusuf

Tekinsiz Huzur

Ruhları önceki bir hayatta, cisimsiz ve maddesiz bir âlemde karşılaşmış da, sanki tek asıldan, tek maddeden oluşmuş gibi hissediyorlardı ilk andan beri. Aralarında esrarlı bağlar olduğu duygusuna kapılmış, birbirlerinin yüzüne bakıyorlar konuşmadan öylece. Sözcüksüz bir dil denizi akıyor aralarından.

Bozkırların, özgür atların, göç hikayelerinin tüm iyi niyetleri ve soyların ince belli asil kızları ve yürekli oğulları akıyor aralarından…

İlk görüşten kalma, aşina bir duygu tepiniyor içlerinde…

Kadının büyüleyen, iri gözleri var. İnsana acı sitemler veriyor bu gözler. Acı; tehdit, hayret ve vaat var bu gözlerde. 

Uzanıp bir akşamsefası uzatıyor kadın…  

Bilmem tee Nuh Nebi’den kalma bir tekinsiz huzur sarıyor adamı… 

Birbirine zıt anlamlardaki bu iki kelimenin birini çok sevince hissedildiğini biliyorlar. Bir yandan savruluşun, kahroluşun yalın hali; öte yandan birlikte gönenme gibi yüksek duygular… iki zıt duygunun geriliminden yanmakla çekip gitmek arasında kalıyorlar. 

O anda ayrılacağız hissi çoğalıyor içlerinde.  Huzuru darmadağın edecek alametler seziyorlar.

Hac yolculuğuna benzeyen bir yola çıkıyorlar birbirlerinden uzak mesafelerde.

Uzun bir arayış döneminden sonra köşelerine çekilip kendilerini ve aşklarını sınamaya koyuluyorlar içlerindeki manevi mağaralarında. 

İçi boydan boya aynalarla donatılmış bir odada birbirleriyle konuşuyor gibi…

Aşk’ın, insanın ilahlaşma çabası ve bir çeşit ölümsüzlük arayışı olduğunu bilerek…

devamını oku