fareler yedi etlerimizi
güven kilerimiz yağmalandı
yaralandık…
aşkı acı çekmek olarak öğrettiler
sanki yemedi elmayı Adem…
gel, sil bu izleri
anlat…uyuyayım dizlerinde
yaşamak için değil, yaşat diye
anlat Şehrazat
kafamızda kurduklarımızı
Sen anlat,
uyuyayım dizlerinde
bin bir ge… ce…eee…
Şehrazat dedi:
bu âlemde
ayyaşlıkla zahitlik neredeyse bir oldu
tutuldu dili şu’le
feryat figan buz kesti
su yaşamdı ya;
hayat suyum o oldu
bir yılan dilli yüzünden
bazı şeyler mezara kondu
yakılan her ahın iki muhatabı var:
ahı alan ve ilahi makam.
Az sustu…
dizlerinde uykuya direnen
celladına aşk ile bakıp
devam etti:
soluğu diriltici olanı
Çarmıha germediler mi
İyiyle kötü hep aynı sofrada
yemek yemedi mi
Nemrut’un ateşini tutuşturan bile
sevgilinin öpücüğü mü
her yeri sardı alevler …
üstünde bayram elbiseleriyle
kuyuya seslendi de ateş
su Yusuf’a döndü, takıldı çengele
İbrahim’in yangınını söndürdü
Tutundukların tutunamadıklarına dönünce
gerçeklik hiçlikte buz keser….
beyaza döner rengi
kırmızı gülün benzi solar
ve…
hamuşluk içimize konuşmak olur
Azra ile Vamık’ın hikâyesi unutulur
Acem şiirleri gibi edep gözetmezler yüzünden
Huri ile Gılman ümitsiz bakıyor cennette birbirlerine
Bak!
Çıplak askerlerden koca bir ordu kurdum
Bütün cihanı bir sözle sustururum…
Eski metinler dolu remiz
giz orada, sır bir deniz
Mumunu Anka kuşlu makaslarda uyutan geçmiş
bizim ninnilerimizi kime söylettiniz…
Celladı uyurken Şehrazat ekledi:
testiyle şarabın aşkını bırak
Mevlana yazsın
Şems’in avucuna gökten
bir terk-i dünya düşsün…