Gergefinde işli, bir nakkaşın kan damlayan kanaviçe bakışları
Anka kuşunun kanatlarında rüyalarımı kırpıştıran gözlerin
Mekânsız ve zamansız bir paralel evrende çıksam yolculuğuna
Zembereği erguvan, kadranı kızıl, bembeyaz ellerinden tutup
Esrarı güzelliğinde kavrulmuş yakut bir leblebi olsam boğazında
Her yerimde, ister otur cam-n-kenarımda, bense koridorlarında
Aşkgeçirmez kalın bir aşklık giydim içime bu akşam
Nedimelerin kayboldu balkabağına dönüştü düğün arabası
Issız Antartktika’da mayhoş soğuk yanıklarıma belki iyi gelir diye;
Miladi, Hicri, Rumi; girdi takvimler birbirine, nihayet kapandı solucan deliği…