Şiirlere de küskünüm artık, kağıttan yapılmış kayıklar sanki taşıyamıyorlar sözlerimi. Hepsi ıslak ve yırtık, yılgın mı yılgın üstelik..
Analığım sesleniyor: “Yak ocağı…” Çürük çarık hayaller beliriyor aklımda, Tam gülümseyeceğim, sen geliyorsun aklıma… Ölüm, seni bende..
hüzün perisiyle yaşıyorum nicedir bir gün sabaha karşı geliyor başka gün akşamüzeri ekşimtrak bir hisle dolanıyor sar..
Dünden yadigâr bu kızıl çıkmaz, ne zaman yaklaşsa nazarıma Eksiliyorum hep aczimde… Karşıma aldım mazimi senin fecrinde Geçtim huzuruna, Sen..
Sınıfın yarısı nerede? Çıt yok. Mahcup bir sessizlik... Parmaklarımda yorgun tebeşir tozu, beyaz önlüğümde mürekkep lekeleri: kırmızı, mavi, siyah...şaş..
Kelebek olmayı bekleyen tırtıl gibiyim bugün, Henüz uyanamadım ama içimde bir umudun kanat sesleri var. Bir bardak çayla sessizlik karıştırıyorum ..
sokağın köşesinde bir kedi duruyor; ben değilim beklediği belli zaten kim kimi bekler bu şehirde bir yerlere gitmek ister gibi&n..
hiçlikten geliyorsun hiçlik giyinmiş pelerin nasıl da bekliyor seni gözdelerin bükülüyor zaman sen geçtikte ardından geçmiş geleceğe kısalıyo..
dalgaların kalbi kıyıda atar benim kalbim sende daha çok var yaza bal kuşum uçma ben kavuşmayı bekleyen nehirim derin sular..