Evrende sesi olmayan hiçbir şey yok, karıncaların bile ayak sesleri vardır elbet, uzayın derinliklerindeki havada dönen taşların seslerini dinledim ben. Kayan yıldızların, içine çöken yıldızların ve patlayan güneşlerin sesini dinledim.
Sabahın geliş seslerini dinledim, gelirken sessiz sedasız gelen. Kiraz çiçeklerinin rüzgarda şarkı söyleyerek dağılmalarını duydum.
Dağlardan inen suların o coşkun seslerini, yağmur damlalarının ürkek düşüşlerini ve an geldi ben o düşerken utanan utangaç gözyaşlarımın cılız seslerini bile duydum.
Sonra bazı bildiğim kadın sesleri yankılandı kulaklarımda. Arkasına birçok tanıdıklarımın sesleri, arkadaşlarımın, ailemin, yaşadığım ve geçtiğim sokakların sesleri. Sonrada milyarlarca insanın hepsinin birden bir anda konuşmalarının uğuldayan gürültüsü.
Fakat bunların içinde galiba en uzayanı “gecenin sesi”. Gece bizim Tanrı’ya savurduğumuz çığlıklarla besleniyor sanki.
Ben en çok geceleri arıyorum Tanrı’yı.