En sevdiğini kaybetmenin acısıydı ondaki iz düşümü,
Gecenin karanlığından da zifiriydi yüreğinin karanlığı,
Vicdanın aklığı, karanlığı gidermeye yetmiyordu…
Başını alıp gitmek mi, bağıra çağıra küfretmek mi
Yoksa hıçkıra hıçkıra ağlamak mı öteleyecekti içindeki
Yanık kokulu kasveti…
Yıllar geçse de yüreğinin karanlığına gün doğmuyor,
Yüzüne vuran güneş yüreğini teğet geçiyordu…
Düşmandı herkese, her şeye, en çok da kendine
Gelenler gidenin yerini tutmuyor,
Yağmurlar çiselemekle yetiniyor, şarkılar yarım,
Şiirler buruk…
Ah yaslı gönül, yaşlı yürek bu can bu bedende
Hep ürkek, payına düşen kavuşacağı günü beklemek…