Sokakların Dili
“41 muhteşem
caddeden geçtim.” (*) Fakat onları muhteşem kılan sokakları seçtim ben. Kendimi
beyaz çiçekli akasyanın salındığı yaz başı akşamlarının çocuk sesleri ile dolu
bir sokakta, elma şekerine yansımış görüntüme dil çıkarırken buldum. 25. sokağa
kadar hızlı bir yolculuktu benimkisi…
Teneke kutulu
sardunya ve küpe çiçekli pencerelerin ardından hayallerini kanaviçeleyen genç
kızların kahkahaları duyulurdu bu sokaklarda. Acemi bir seyyahın özensizliği
ile adımladığım kaldırımlar, insanı hep yeni çıkışlara götürürdü. Elma şekeri
tadında ve parlaklığındaki sokakların yirmi beşini arkamda bırakırken yol
halinin gereği ağırlıklar yüklendim. Yorulunca asma gölgeli kahvelerin ikindilerinde
dinlendim. Susuzluğumu giderirken bir şadırvanın yansımasındaki portakal çiçeğine
hayranlığım 30. sokakta gerçekleşti.
Aynı sokağa
açılan cami, kilise ve havradan çıkan çocuklar, gökkuşağı renkli misketlerle
oynuyorlardı. Hanımeli kokulu kâğıtları kalemime katık yaptım, adresleri
karalarken avuçlarıma… İçi dışı bir evlerin bacalarından her mevsim şefkat
tüterdi duman duman... Hangi kapı tokmağına dokunsam ardından “nerede kaldın?”
tanışıklığı çıkardı.
41. sokağa
girince rengi solmuş binalar karşıladı beni. Mevsim kışa döndü birden. Yapraksız
üşüyen ağaçlarda serçeler korkudan buz tutmuştu. Kaldırımsız, çiçeksiz, dar
pencereli evler arasından çocuk kahkahalarını savuran bir fırtına koptu. Bir
toz bulutu kör hanelerin gönüllerini kapladı. Sağır, dilsiz taşların soğuk
yüzlerini adımladım ürpererek. Sol avucumda serseri bir kurşun sızısı, kansız
bir yara... Tökezleyip düştüğüm çamurlu su birikintisinde kirlenmişti dizlerim.
Düşe kalka 47.’sine vardım sonunda, şaşkın ve yorgun... Dimağımda kaldı tadı
tuzu 41 sokağın.
(*) Alıntı
cümledir.