En güzel hatıraları bıraktık dünyada
uzun ve ince
bir dalyandayız
tadımız demini almamış çay
yitip giden neydi?
uçurtma kuyruklarında
kabarttığımız bakır levhalardan
broştuk oysa
bir zamanlar
yakalardan düşmeyen
anılarımız
şimdi piksel piksel
yansıyor
çok da sosyal olmayan
medyalarına bölünmüş sokaklarında
Dalyan’ın
bakınca maziye bilsinler
kaç sarhoş kırıldı
kadehten ince kalplerimizde
şimdi
zonk zonk masalarda tokuşturup
diplerinde kaybolduğumuz
durgun su kavgaları
Dalyan’ın
sıkılmış boğazında
hangimiz daha güzeldik kefalden
ağzımızda patlayan tadı
yalan dünyadan
küçük bir
nasip
arayan
kadınlar geldi
gül satıp da
çocuklarını besleyen
kralların akıttığı kanlar gibi
kırmızı açtılar masamızda
zarif miyiz ki onlar kadar?
yoksa dibi mi
cehennemin
içinden
bizde geldik geçtik
kubbeyi desteklemeyen hallerimizle
bolca
günahkâr
sandalların
ürkütmediği
kaplumbağalar kanalından
selam verdik krallarına
bir de kaptan June’a
mezarlarına kaldırarak kadehleri
kamburumuzun azalmayan ayrıcalığında