Henüz küçükken, ninem dünyanın bir tepsi olduğunu ve bir öküzün boynuzları üzerinde durduğunu anlatırdı. Öküz sineklerden rahatsız olup başını sallayınca da zelzele olur, derdi. Benim yaşıtlarım eğer köyde yaşamışlarsa benzer öyküler dinlemişlerdir. Daha üniversitede tarih öğrenimim sırasında bunun ninemin uydurması olmadığını, Ortaçağ Avrupası’nda yaygın olarak kabul gördüğünü öğrendim. Biraz şaşkındım ben hep anlatıyı, ninemin hayal gücüne bağlıyordum.
Elbette dünya merkezli evren kavrayışıyla düz dünya fikri arasında bir bağ var. Dünya merkez olacak ki düz olabilsin ve diğer göksel cisimler dünyanın kubbesi içinde dolanabilsinler… Dünyanın evrenin merkezi olmadığı tartışması Kepler ve Galileo ile birlikte büyük gürültüler koparınca, düz dünya fikri de etkisini yitirip yok olup gitmiş gibiydi… Ancak özellikle Instagram kullanıcıları arasında son dönemde yeniden popüler oldu.
Bu yeni düz dünyacılara göre kutupların orda iki kapı var ve onlardan diğer kıtalara geçilebiliyor. Ancak uluslararası güçler insanların bunu bilmesini istemiyor. Bunun için ellerinden geleni yapıyorlar. Ansiklopedilerden düz dünya fikriyle ilgili bilgileri silmek dahil, kutuplar bölgesinin uçuşa kapanması veya Antartika Antlaşması gibi çabalarla insanlığı dünyanın yuvarlak olduğu fikrine sahip olmasını istiyorlar.
Peki, ama neden?
Böylesine küresel bir çabanın gerekçesi ne olabilir?
Diyelim ki dünya düz, hatta evrenin merkezi ve gök bir kubbe altında… Ya da sonsuz evrende biz Samanyolu Galaksi’si dediğimiz bir gökadanın kıyı bölgelerinde bir yıldızın etrafında dönen küçük bir gezegendeyiz… Ve hiçbir gök cismi düz değil, dünya dahil!
Benim için ya da herhangi biri için dünyanın düz olduğunu bilmek nasıl bir etki yapacak ki küresel güçler hiç durmaksızın bu denli bir çaba gösteriyor olsunlar? Doğrusu bir anlam veremiyorum. Benim için dünya düz olsa ya da yuvarlak olsa hiçbir şey değişmez… Yine yaşadığımız toplumsal düzen sürüp gider. Yine insanlar kurulu düzen içinde yaşar gider… Bugünkü teknik bilgilere ve olanaklara sahip herhangi bir güç, insanları ve toplumları kolaylıkla kontrol altına alıp istediğine inandırabilir… Hatta bunu Instagram gibi uygulamalarla zaten yapıyorlar. Yani Düz dünyacıların görüşlerini paylaştıkları uygulamalar aracılığıyla…
Kumarcılığın temel ilkesi; her zaman kumar oynatan kazanırdır. Demek ki uygulamada ne olursa olsun uygulama sahibi kazanır. Hangi görüş tartışılırsa tartışılsın, hangi görüş baskın gelirse gelsin… Ki bu uygulamaların insanları yönlendirdikleri de dillerde dolaşıp durur. Bu uygulamaların uluslararası sermaye ile bağıda bilindiğine göre; düz dünya fikrinin yayılması onlara kaybettirmiyor olmalıdır. Yoksa zaten engellerler yahut çarpıtır, yok ederlerdi…
Bildiğimiz evrende fizik yasalarına uymayan bir şey yok… Bu nedenle evrende düz bir gezegen olma olasılığı göz ardı edilebilecek kadar küçüktür. Hadi diyelim bu küçük olasılık gerçek oldu. Fiziğin yasalarını gözden geçirmesi gerekir. Daha baştan düz dünyanın dayanağının açıklanması gerekir; nasıl düz duruyor ve kubbedeki cisimler neden düşmüyor diye… Bu tartışma sürdürülesi bir tartışma gibi görünmüyor benim için…
Öte yandan düz dünya fikrinin, dünyanın evrenin merkezi olduğu fikriyle ortaklığı dikkatimi çekiyor. Eğer evrenin merkezi dünyaysa, bir başka deyişle, skolastik dönem evren anlayışında olduğu gibi güneş, ay ve yıldızlar dünyanın etrafında dönüyorlarsa, Galileo haksız, engizisyon haklı olacaktır. Sanırım mesele buradan tartışılabilir.
Galileo karşısındaki Engizisyon bakışının temelinde Aristoteles’in dünya merkezli evren bakışı bulunur. Aristoteles evreni; Ay altı ve Ay üstü ve sabit yıldızlar alanı olarak üçe ayırır ama dünyayı merkez kabul eder. Ay altı yeryüzü, yani dünyadır. Dünyada her şey doğrusal hareket eder ve dört elementten oluşur. Ay üstü ise kusursuz dairesel harekete sahiptir ve esir denilen bir maddeden yapılmıştır. Sabit yıldızlar alanı ise; tanrısal alana en yakın alan olduğu için ve hareketin kaynağı tanrısal olduğu için değişmez mükemmellikte hareket eder.
Şüphesiz sadece insan gözüyle bakıldığında bu evren koşulları insana daha yakın gelir. Dünyada her şey doğrusal hareket ediyor gibi görünmektedir. Ay üstü bölgesi denilen yerdekiler dairesel hareket ediyor gibi görünmektedir, örneğin güneş… Ama bazı yıldızlar hep aynı yerde durmakta ya da mükemmel bir hareket halinde görünmektedirler. Bu nedenle insanın sorgulayası bile gelmez. Ama bu aynı zamanda dinsel anlatılara da uygundur.
İnsan gözünün yetersizliğini aşan araçlar geliştirildikçe; farklı evren modelleri de ortaya çıkmaya başladı. Sözgelimi Kepler, “gezegensel hareket yasaları” türünden modeller, evrenin gözümüzün olanaklarını aşan çokluğunda farklı bir yapıya sahip olacağını göstermeye başladı. Artık James Webb teleskopu gibi olağanüstü araçlara sahibiz. Artık evreni daha ayrıntılı gözlemleyebiliyoruz. Ancak buraya gelene kadar da Newton’dan Einstein’a birçok fizik teorisi geliştirildi ve evrenin dokusu hakkında varsayımdan daha çok bulgulara dayanıyoruz. Bilgilerimizin doğruluğunu test edebilecek araçlara sahibiz. Artık bilimsel veriler daha güvenli… Gökbilim çalışmaları, Einstein’in Genel Görelilik Kuramı’nın evrene uygunluğu test ediyor.
Peki, bunca güvenli bilgiye rağmen insanların tekrar Aristoteles’in kuramına ilgi göstermesinin nedeni nedir? Bir başka açıdan söylersek, Katolik Roma Engizisyonunun fikrinin yeniden popüler olmasının nedeni nedir?
Olası bir neden, düz dünya tartışmalarının bir toplum mühendisliği deneyi olduğuna yönelik fikirdir. Tam da düz dünyacıların söylediği gibi ve aykırı biçimde, uluslararası güçlerin, dünya devleti kurulmadan önce toplumlar üzerinde yönlendirici olanaklarını test etmesi mümkündür. Eğer böyleyse oldukça masum bir çaba olarak görülebilir. Bakalım insanlar inanılması güç olan bu fikre nasıl tepki veriyor yahut ne tür insanlar böyle fikirleri benimsiyor, diye merak etmiş olabilirler. Ama söylendiği gibi bu bir deneyse masum da olmayabilir. Belki geleceğin toplumunu kurgulamak için başlatılmış bir çabadır.
Unutmayalım ki Düz dünya teorisi, papalığın Avrupa topluluklarının hepsinin üstünde bir otorite olmasına katkıda bulunmuştu. Sadece evrenin açıklaması değildi, aynı zamanda bu evrenin kuruluşunu teorize eden Katolik Kilesinin de güç kaynağıydı. Benzer bir otorite kurulması sırasında da bir araç olarak kullanılabilir. Büyük dünya devletinin, bütün dünya insanlarını kontrol altında tutmasına yardımcı olabilir. Bu olası ikinci nedene de işaret ediyor.
Olası ikinci neden; bilimi ve bilimsel verileri değersizleştirmek… Böylece otoriteye yönelik itiraz edilecek kaynaklar ortadan kaldırılabilir. Bilimin verilerine göre konuşan biri, bilimsel yasalarının sahiciliğinden güç alır ve otoritelere veya otorite biçimlerine itiraz edebilir. 68 kuşağı bir daha olmasın diye kafa yoranların harcadıkları para ve araştırmaları, bunun da yaşamda karşılığının olabileceğine işaret ediyor. Dünyayı yönetmeye kalkanların, bütün dünyaya yayılacak itirazları engellemek için, bilimi değersizleştirmeyi istemeleri pek olasıdır. Böylece itiraz gerekçeleri ve itiraz etmek için gerekli dayanak ortadan kaldırılmış olur. Bilimin verileri değersiz ve geçersiz ise o zaman tek değer kaynağı otoritenin ürettikleri ya da dayattıkları olacaktır.
Üçüncü olası neden, düz dünya teorisini eğlenmek için biri tarafından rastlantısal olarak ortaya atmıştır ve insanlar, dijital körlük çağında, yığınla bilgi karşısında zorlanmalarının tepkisi olarak ona sahip çıkmışlardır. Ama bu durumda bile, insanların bu yoğun tepkisi toplumu dönüştürmek isteyenlerin dikkatini çekecektir. Dolayasıyla insan zihninin doğasını, kendi istekleri doğrultusunda kullanmak isteyeceklerdir.
Ben bu üç olası neden içinde ikincisinin yaşamda karşılığının olacağını varsayıyorum. Biliyorum ki geleceğin otoritesi kendine uygun bir toplum üretmek isteyecektir. Bu otoritenin doğasının bir sonucudur. Bilimsel veriler ve onlara dayanarak itirazlar otoritelerin en haz etmedikleri şeydir çünkü bilim insanlarda en önemli güven kaynağıdır. Dolayasıyla bu itirazlar kolaylıkla yaygınlaşabilir ve toplumsal muhalefet oluşturabilir.
Son sözle şunu diyebilirim; Instagram gibi büyük şirketlerin uygulamaları istemedikleri eğilimleri kolaylıkla etkileyebilir ve yok edebilirler. Buna olanak vermelerinin bir nedeni olsa gerekir. Asıl olan gerçek değildir, görünendir ve türümüz, çoğunluğun onayladığı bir şeyin gerçek olduğuna yönelik bir eksikli anlayışa sahiptir. Birçok insanın kabul ettiği bir şeyi sorgulamadan kabul etme eğilimi tehlikeli bir eğilimdir ama yaygındır. Dolayasıyla düz dünya fikrinin yaygınlaşmasını tehlikeli buluyorum. Umarım yanıldığım ortaya çıkar.