bedriye g. okumuş bedriye g. okumuş

louise lake (louise gölü)

İnsanın gönlüne bazen bir kıvılcım düşer sonra ateş olur,  söndürülene dek yakar kavurur. Coğrafya en sevdiğim derslerdendi çocukken; isim şehir oynarken kimsenin aklına gelmeyen ülkeleri yazıp fazla puan almam, atlası açıp hayalen gezmemdendi. Şimdilerde de Google Earth istediğim her yere bir tuşla götürüyor beni, ne büyük nimet… Çok gezen mi, çok okuyan mı bilir, klasik sorusunu sorsalar; gezerek kâinatı okumaya çalışan, derim. Hasbelkader üç yıldır düşlediğim bir ülkede yaşıyorum ve her gün dünyanın ne kadar büyük, bizim ne kadar küçük olduğumuza şaşırıp duruyorum.

Kanada,  dünyanın yüzölçümü bakımından ikinci büyük ülkesi.  Aşırı soğuk iklimi 35 milyon civarındaki nüfusu Amerika sınırı boyunca yaşamaya zorlamış. Doğa turizmi dünyaca meşhur; doğal parkları, sayısız tatlı su gölleri, eşsiz bitki örtüsü ve yaban hayatıyla tam bir cazibe merkezi. Ağustos başı bu çekim etkisine daha fazla karşı koyamayıp düştük yola. Rotamız Rocky Dağları’ndan kuzeye ilerleyip Jasper Milli Parkı’nı görmek. Sonrasında komşu eyalet olan Alberta’ nın  kuzeyindeki Edmonton şehrine uğrayıp tekrar güneye doğru direksiyonu çevirmekti. Dönüş yolunda Banff Milli Parkı ise içime düşen ateşi söndüreceğim yerdi.

Birkaç satırda anlattığım bu yolculuk toplamda 2500 km’ den fazla, yani yan yana iki Türkiye’yi bir uçtan bir uca kat etmekle eş değer.  Öyle ki yan eyalete geçtiğimizde saat dilimi değişiyor,  zamanda yolculuk yapmışçasına 1 saat ileri akıveriyor. Haliyle insanın duygu durumu da buna uyum sağlamaya çalışınca biraz anormallikler yaşanabiliyor. Her şey olağanüstü güzellikte seyrederken,  yol boyu akan nehirlere inat, susuz tuvaletlere alışamadım bir tek. Eh, her güzelin bir kusuru olacak elbet.


Popüler bir doğa harikası Louise Gölü. İsminin anlamını merak ettim önce, “ ünlü kadın savaşçı” demekmiş Louise. Göllere, dağlara, nehirlere kadın isimleri verilmesini seviyorum, yaratıcının şefkat sıfatının kadınlar tarafından yansıtıldığını düşündüğümden olsa gerek. Tabiata da “ ana” demiyor muyuz…  Her daim buzullarla kaplı ihtişamlı dağların kucağında insanın içini ısıtan rengiyle karşıladı beni. Güneş pek utangaçtı bugün, tek Boğaz’ da görebileceğimi sandığım turkuaz rengi hoş bir mavi tonundaydı bu yüzden. Rocky Dağları’ndaki büyük buzullarının sürtünme sonucu oluşturduğu kaya tozlarının suda asılı kalıp ışığı yansıtmasıyla oluşuyormuş turkuaz rengi. Küresel ısınma nedeniyle buzullar azaldıkça bu rengi yeni nesillerin göremeyecek olması muhtemel. Etrafındaki dağlardan eriyen kar suları buradan yola çıkıyor yeni doğan bir çocuk gibi. Annesiyle vedalaşıp,  batıdan doğuya binlerce kilometre boyunca kıvrımlı bir rotada ilerleyen bu çocuk, geçtiği topraklara can verirken kendine benzer diğer çocuklarla buluşuyor, büyüyüp serpiliyor ve bir yetişkin olarak Hudson Körfezi’nde sonsuzluğa ulaşıyor. 


Turistler en güzel pozları yakalama telaşındalar… Manzaradan efsunlanmış gibiler, pandemi korkusu geçmiş sanki. Kimileri göl etrafında dolaşarak bu savaşçı kadına kur yapıyor, kimileri ise saatlerce sıra bekleyip, sandallarla ona daha yakın olmaya çalışıyor. Louise ise herkese istediğini veriyor tüm cömertliğiyle. Kenarda dizili taşları bu güzel kadının boynunda kolye olarak hayal ediyorum, ağaçları saçları, sandalların kiralandığı tahta kulübeyi saçına iliştirilmiş bir toka… Rengarenk çiçeklerden bir taç konduruyorum  başına,  mavi gözlerinin büyüsüyle serinliyor ve güzelliğini seyre dalıyorum. Birkaç saat yetmiyor temaşa etmeye bu güzelliği, tadı damağımda kalarak ayrılırken efsane kadının eteklerinden, hafifçe esen rüzgâr sessizce fısıldıyor kulağıma: “ Yine gel ve daha uzun süre kal bu sefer.”


Dönüş yolunda Louise’in kapı komşusu Moraine Lake vardı, lakin evi bayram yeri gibi olduğundan ağırlayamadı bizleri. Böylece müsait olan Emerald Lake’ in davetine icabet ettik bizde. Günün sonunda ise gözlerimizde kalpli emojiler, ağzımızda cennet yamaçlarını dünyada müşahede etmenin lezzeti ve şükrüyle Rocky Dağları’nın her an tatlı sürprizlerle dolu yollarında, gösterişli bir sonbahara hazırlanan Vancouver’a doğru sessizlik ve tefekkür yolculuğuna çıkarken, hayalimde ise sadece Louise’ in gözleri vardı…

devamını oku