Umuda müteveccih hecelerim vardı; halka halka eklenerek, kelimelere ilhak olan sahifelerde.
İşitiliyordu ardı sıra âhenkli nâğmeleri his ile gönüllerde.
Şiirseldi lâkin şiirde değildi.
Şehrin en ücrâ köşelerine, sandukalara sakladım muamma sözleri sonra.
Anlamsız kalabalıklarla istila olunca şehir, sözlerin âhenkli nâğmeleri hissedilmiyordu zirâ...
Taş örmüşler sıra sıra şiirlerimin üstüne pervasızca.
Çağın son çeyreğinde seslendim şiirlerime bu defa.
Aşina olduğum münzevi hatip beni duymuş olacak ki yine…
-"Kalabalıkta anlam arama boşuna" dedi, bana sarhoşhâne,
Ve devam etti mağrurâne…
-"Kalabalıklar, esâretin kamçısıyla yoğruluyordu, günübirlik hayallerde.
Onların hayalleri de yoktu ya neyse..."
Bitirdi sözünü tebessümden mahrum etmedi içtenlikle.
Yürükce yürüdüm.
Arkamı döndüm seslendim yine...
Kalabalıklar, birlik ve beraberlikle birbirini besleseler ya pâye pâye...
Paylaşmakla yol alırlardı;
Vefâya...
Dostluğa...
Müspet duygularla...
Hayatın yaşam kaynağı kardeşliğe…