emrah turan emrah turan

Heja

 I.
Yeni bir muştunun
Kapı eşiğinde;
Eller narin, sıcak ve sevgili
Gönülde kırılan prangalar:
Kaç mavi bulutu siyaha sığdırdığını 
Kaç yüzyıl, suskunluğa büründü gidişinle?
Böyle gitmemeliydin yamaçlara, yeşil
Her damla yeryüzünü öptüğünde, 
Tırnaklarımdan çakıyor şimşekler
Yarılıyor yeryüzü birbiri ardına! 
Kimi bedenlere mührünü basıyor. 
Böyle yoksulluğun elif ba'sını takmamalı
Limana dönüşmemeliydi yüreğim, Heja
Artık, gökkuşağı tek renk ve küskün
Bahtsız ömür, tomurcuklara adının
Çeşme suyundan içirmemeli. 
Rüzgâra çiğnetmem ay terini 
Kanatlarım yorgun, gözlerim
Neştere vurmalı her bir günü 
İfşa eden gözbebeğimden döküleni. 
Ben yaya gitmeliyim bulutların üstünden 
Sinemde bin bir başlı 
Boz yılkı taylar olmalı;
Taylar ki kartal pençelerinde ölmemeli Heja 
Kolların şemsiyesi olmalı tayların 
Bahtım yol olur bahtına ilmek ilmek 
Varamaz meydanlara kirpiğinin uğruna, 
Candır, bu tende vurulmaz kafese 
Bugün değil de yarın belki 
Yamadır saçların omuzlarımda. 
Bir akşamüstü çöker karanlıklar
Gözbebeğimle kavgaları başlar 
Gönlümde binlerce ölü ve bir yaralı, Heja.
Hangi harp meydandayım, bilmem 
Takatim yok dokunmaya yastığa
Heykeller kıskanır bedenimi 
Ranzalar dökülür tek tek virane.
Eller düşer kınından aklımın!
Üşür bir ömür boyu lambalar 
Ağustos böceği imdada yetişir 
Tırnakların her bir ferine.
Bir ses duyulur yontulmuş
Uzak çığlığın Venüs’ünde, Heja.
Sabah kıyametidir karanlığın,
Defne hazırlığı başlar uykunun 
Kirpiklerde akar rüyalarımın hasreti 
Nasıl da yoksundur yılkılar sıcaktan? 
Çığ gibi durur nalların sesi vadide 
Bir nefesinde fersah fersah yaşayacak 
Kar çiçeklerinin taçları ve hacı leylekler… 
Bir bilsen el bezirgânlığının
Çiğdem kokan ellerine muhtaçlığı Heja. 

devamını oku