Akşamları gelip kiraz saçıyor bahçelere
tavus kuşlarını hiç görmemiş bir çocuk
sevilmediği halde güzel yalanlar söylüyor
gülemiyor çünkü yanağında bir bıçak saplı
çok zamandır dilinde onu terk eden bir kumral
başka kadınlar onu öperken korkuyor
annesini hiç özlemeyen çocuklar tanımış
ürküyor kendini kadı zanneden hâkimlerden
kuğuların uykuya çekildiği durgun anları seviyor
mandalinalarla arasındaki bağı kimse anlamıyor
kendi çocukluğunu satsalar almaya beş para vermez
o nasıl öldüğünü anlatıyor dostlarına çünkü
aşkı her sabah onu bir çarmıha geriyor