Aşk sınırları olan ve girilmesi kadar çıkılması da kolay olmayan bir gizemli ülke. Önce o sınırlara yaklaşarak etrafında birkaç tur atıyorsunuz ve başka bir ülkenin topraklarını seyreder gibi dikenli tellerin ardından bir müddet o toprakların daha içerilerinde daha derinlerinde ne var diye dikkatle izliyorsunuz. O toprakların içinde yaşayacaklarınızın sizin için iyi veya kötü olacağının bir garantisi yok. Zaten bütün maceraları dehşet güzel kılan da işte bu “bilinmezlik, belirsizlik ve gizem.”
İşte ne oluyorsa tam da o anlarda alınan bir ani kararla oluyor.
İşte orada bir kısım meraklılar ve cesaretli insanlar o dikenli telleri aşıp her türlü tehlikeyi göze alarak önlerine açılan uçsuz bucaksız vadilerde duygularıyla yol bularak bir kışkırtıcı maceraya başlarken diğer öteki kısmı oluşturan tabii ki yine meraklılar –ki bunda bir şüphe yok- ancak cesaretsizler ise sürekli dikenli tellerin dışında kendilerine ayrılan yerde dolanmaya ve bu uçsuz bucaksız duygu ülkesini dışardan izleyip bir taraftan yorum yapmaya bir taraftan da gizli gizli hayıflanmaya devam ediyorlar.
Aşk içinde yol aldıkça sizin ilerde etrafınıza ve kendinize anlatacağınız olaylar daha da zenginleşiyor ve Aşk sürdükçe hayatınız bir başka boyuta sıçramış gibi olup sanki beklenen ve olması gereken olmuş gibi hissediyorsunuz, en önemlisi de siz artık giderken gözünüz arkada kalmıyor ne de bir başkasının aşkında.
Aşk şart.
*Kendine Sesleniş kitabından alıntıdır.