bir
baktım sular duruyor bir baktım dağlar durmuyor
görüyorum
gölgesinde alaca renkli turnalar duruyor
bana
kapanan bakışlarından anlıyorum gittiğini
başımda
suskunluğundan havalanmış binlerce tarlakuşu
yine
de sancıyorum sabahları yatağından yalnız kalkıyor
aman
vermez bir şeytan örümceği deviniyor içimde
sevişmelerimizi
söküyorum usumdan öbek öbek
çok
seven bir boliçe gibi sokulurdu sıcağıma
sarışın
sazlıklar, hayvan iskeletleri ve ölü yosunlar
sesim
sanki karşı köyden bana ürüyen bir köpek
bir
baktım sular duruyor bir baktım dağlar durmuyor
katledilmiş
çocukların gülüşleri gelmiş karşımda duruyor
uzaktan
görünse sular fışkırıyordu gövdemden
kimse
bilmiyor orada kuşluğa kadar ağladığımı
aha
sesini de almış götürüyor alacakaranlıkta
aha
gövdemden koskoca bir aşkın ruhu çıkıyor
ikimizin
de böğrüne saplanan bir ahlaksız sancı
kimi
sevsek yolumuzu bir göğem uçurum kapıyor
usangın
çağrılar atıyorum çoktan gitmiş kendime
attığım
her ıslığı yırtıcı kuşlar biçiyor
bir
baktım sular duruyor bir baktım dağlar durmuyor
baktığım
bütün yıldızlar uzayda parçalanmış duruyor
duyuyorum
uzak zebraların şehvet okramalarını
hüzünsever
yakın papağanların şarkılarını duyuyorum
meğer
bakır çalığı bir denizmişim seviştikçe yarılan
terk
etsem de bir içli kuğudur gelip göğsümde uyuyor
oysa
onun da getirdiği öpüşleri vardı dudaklarıma
mor
incirlerin içine özene bezene gizlediği düşleri vardı
dolanıyor
direnen ruhu bedenlerin ayrıldığı yerde
göğü
tırmalar gibi savurduğu çığlıklar duyuluyor
bir
baktım yer duymuyor bir baktım gök duymuyor