ruhuyla yaka paça
tam kırk sekiz saattir
belaya bata çıkan adımlarıyla
yuvam dediği evine doğru
masum paltosuna gizlediği
günahkar gövdesini taşıdı
başından def edemediği isyanları da
boynundan asılı kravatı bile
hatta hücreleri katil olmadığını
parazitlerine kadar biliyordu
bir kaç neşe kırıntısı
çatlak çerçevelere asılı
hatır mesele olunca
inse de cam çerçeve gönlünde
ölüme yığılmak her gece
hızır bekler taptaze nefesi
aklın kör gözünde
batıyor kalbi içten içe
ve yine gittiği her gün
o kemikten heykelle göz göze susuştuğunu
art arda yaktığı dumanlı dostluğunu
hiç bu kadar sıkmamıştı parmaklarında
yığılışını görmeliydiniz
bir devrin kapanışıydı sanki
acılarını aşındıran eşiğinde
gece yıldızları sayarken boy boy
nasıl da hemen büyüdü küçükayı
kapı gibi hatıralar da kafasına yığıldı
kayan her şerit paslı mızrak bağrına sığmayan
alnından öpülen ‘o’ secdenin
yaşıysa alevleri söndüren
avuçlarında tövbe fırsatı
hiç olmadığı kadar açık