“kirpi gibisin çocuk
her tarafın diken
kim elini uzatsa
delik deşik
üstelik
sen de kan içindesin”
Bulmuştu!
dilini, izini bilmediği
kızılı üzerine sinmiş
o kavruk diyarda
bildik bir ses duymuştu
Manolyayı sever gibi
açtı her bir sayfasını
nefes almadan yudumladı
duygularını yokladığı
mısraları
“altını çiz” denmişti!.
“sevdiğin satırların altını çiz”
İrkilmişti!
düpedüz dünyayı omuzlamaktı bu
neyi sevdiğini bilmeyen birine
kalbin ritmini bozan
edebi bir lanet
Sadece
şiir okumak istedi
sürüldüğü toprakların
dingin kuytusunda
aşina olanın huzuruyla
Neyi sevip sevmediğini
sevdiğinin sevilip sevilmediğini
bilmeden
satırlar vardı
bekleyen
Ensesinde solurken
yüklenmiş bulutlar
son yaprağa da dokundu
hiçbir duyguyu bekletmemiş
artık bekleyen olmuştu
Duymuştu!
yumak olmuş hislerine
son dizeler tercümandı
hiç olmadığı kadar emin
tüm kıtanın altını çizdi
Kollarında saramadığını
çizdiği satırlarla
sarmaladı
hem iğneledi
hem sardı
Mısraların iliştirdiği
tezatlık hissini
sonradan bilecekti
önce iğneleyen sonra saran
vahşi cazibesini de
Şimdilik kendisini
satır çizerek
anlatıyordu
bir de bol bol
kanatarak
Vakit gelmişti
satırları
ait olduğu yere götürürken
her adımında
taarruza uğradı
-Şiir okumayı bilmiyordu
+hızlı okumak marifetti
-sevdiği satırları ileride sevmezse ne yapacaktı?
+hayata iz bırakmak ne zordu!
-hayır hayır, seviyordu
+şiiri hızlı okuyan sevmekten anlar mıydı?
Dönüyordu, durdu
elleri boştu
kırmaktan korktuğu
diken üstünde okuduğu
artık yoktu
Daha çok
diyar gezecek
nice mısralar yoklayacak
neyi sevdiğini bilmeyecek
yumakların içinde boğulacak
birçok insanı saracak
tekrar tekrar doğasını reddedecek
taarruzları dinmeyecek
ve
o satırları çizerken
duyduğu hazzı
dokunduğu hiçbir sayfada
bulamayacaktı…