Nezih N. Kırmızcı Nezih N. Kırmızcı

Sözlük Bir Milletin Kurumsal Kimliğidir

Dil üzerine çalışanların belirttiği “Göstergeler nedensizdir” şeklinde bir yargı vardır. Mesela yazma aracı olan kaleme neden “kalem” dediğimizin bir nedeni yok, gökyüzündeki pamuğa benzeyen hava yoğunluklarına “bulut” dememizin gerekçesinden mahrumuz, tane tane, salkım salkım, enfes görünümüyle asma ağacında arzı endam eden üzüme “üzüm” dememizin sebebini açıklamaktan uzağız. Yalnızca biz değil dünyadaki bütün dil mensupları bu durumda.

Kimi kelimelerin sesler, nidalar, yansıma sözcüklerle oluştuğu bilinse de diğerlerinin nasıl meydana çıktığı ve nasıl bu forma dönüştüğü net olarak bilinemiyor. Tabii ki değişim süreci var ancak dil dünyasında neden yer aldığını anlamlandırmak güç.

Kabile milletlerinde geleneklerin yayılması ve geleceğe taşınması nasıl topluluk içindeki iletişim ve nesilden nesile aktarımla sağlanıyorsa kelimelerin kalıcı olması da aynı doğal yönteme bağlı. Diğer milletlerden temel farkı kelime hazinelerinin kağıda dökülmemiş olması. Bu yüzden tam anlamıyla bir millet özelliğine ve devlet kuracak güce sahip değiller. Nesiller arası aktarım kesintiye uğradığında kendi dillerini, benliklerini hatta kimliklerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmaları kaçınılmaz.

Sözlüğü olan bir millet tarihi süreç içindeki dil değişimlerini nesilden nesile aktarma fırsatı bulduğu için tarih sahnesinden silinip gitmeye daha kolay ve daha güçlü karşı koyabilir. Ayrıca bağımsızlığını ilan etme yolunda önemli bir adım atmış sayılır.

Sözlük; bir milletin dilden dile, tarihten bugüne oluşan ve yayılan kültür birikimlerinin dile dökülmüş halidir. Milletin dilinde gezinen iyi kötü, güzel çirkin, eski yeni ne kadar sözcük ve söz hazinesi varsa sözlükte yaşamaya başlar.

Sözlüğe her kelime girer mi ya da giren her kelime kullanılabilir mi? Tabii ki hayır! Aksi halde dilimize giren kaba kelimelerin zihinlerimizi de bulanıklaştıracağı, belli çevrelerde ya da arkadaşlar arasında kullanılan argo kelimelerin dildeki nezaketi gölgeleyeceği aşikâr.

Amerika’daki kodlama yarışmasını anlatan bir *filmde, bir öğrenciyle onu yarışmaya hazırlayan eğitmen arasında geçen diyalogda dikkate değer bir detay var. Bir keresinde eğitmen derse geç kalan öğrenciye tepki gösteriyor. O da önemli bir işi olduğunu ve onu ekmediğini söylüyor. Eğitmen bu argo sözcüğü duyar duymaz öğrenciye sözlükte yer almayan kelimeleri kullanmayacakları konusunu hatırlatıyor. Öğrenci çevik bir hareketle sözlüğü açıp “ekmek” kelimesini bularak tanımını okuyor ve sözlüğe her sene yeni kelimeler girdiğini söylüyor.

Buradan her kelimenin konuşmada yer edinmesi sonucuna varılabilir mi?

Kelimenin sözlükte yer alması yaşaması için yeterli olsa da kullanılması için gerekçe olamaz.

Sözlük bir milletin kurumsal kimliği olduğuna göre milletin fertlerine düşen bir sorumluluk da olmalı. Sözlüğün ayakta kalması ve kelimelerin yaşaması için sözlük edinmek, kelimelerle içli dışlı olmak, onları usulünce kullanmak, onlara sözlü ve yazılı olarak hayatımızda yer vermek gerekiyor.

Dil, bir milletin temellerinden biri. Eğer bu temele sahip çıkmazsak “Bir milleti yok etmeye nereden başlarsınız?” sorusuna, “Dilinden başlarım.” cevabını veren bilgenin işaret ettiği akıbete maruz kalmış oluruz.   

*Film: Akeelah and The Bee 

devamını oku