serhat köklü serhat köklü

Utangacın Düşleri


                                                                                                             Melâli anlamayan nesle aşina değiliz.


Ahmet Haşim




Hızla düşüyorum. Kulaklarımda sınırsız, son ses bir uğultu…

Düşerken etrafıma bakınıyorum. Kuşlar, bulutlar, mavi ruhların her tonu ve aralarından ben…

Düşüyorum. Hızla, korkuyla, “bağıramaya çağıramaya…”

Islık ıslık ötüyorum stratosferi delicesine delerken…

Acaba ne olacak? Aşağıya bakmam lâzım, nereye düşüyorum? Zemin yumuşak mı, yok yok, yumuşak da olsa kesin ölürüm birazdan; paramparça damar damar kanarım, kesin…

Ağzımdan burnumdan parçacıklar fışkıracak belki, kusabilir miyim kara sarı, ölür müyüm acaba hemencecik?

Gözükmüyor kahrolsun, boşluktayım sonsuz, derin ruhlar ve mavinin her tonu… Birazdan kesin, acaba ve…

Derken, hep seni düşünürken, düşümde; hey, baksana sen hiç uyandırdın mı kendini, değiştirdin mi tenine yapışmış ıslak tişörtünü gecenin kör yarısında;  yarım bardak su, çırptığın suda parlayan eski tanıdık yüzüne baktın mı yarı buharlanmış paslı paspal aynanda, birkaç yudum… Tekrar yatağa, düşün yine, düşünde, düşün de düş hızla…

Utangaçlar utangaç uyur ki bu utanılacak bir şeydir! Sizi gidi utanmaktan utanmayan utanmazlar!..  

Yüz kızarmalı, ses çıkmıyor, tüyler diken, sarsılırcasına titrer vücut, göz ve baş yerde, önüne bakarsın, mide ağrımakta, sıkışırcasına çarpıyor kalp, bulanıktır gözler, durmuştur beyin, ağrılıdır baş, nefes son sürat, düşecek gibiyim. 

Utangaç kişiyim; utanılacak, gülünecek, dalga geçilecek kişiyim; dışlanan, homurtulu horlanan, ne kadar gizlesem ve gizlensem de alaylı bakışlardan kaçamayan utangacım ben; gülmeyin, bakmayın sakın benden tarafa! Benim önemsiz biri oluşumu söylemeyin, çünkü eğer öyleysem önemsizin utangaçlığının önemi ne!

Kovalamayın beni, rahat bırakın, sakin kalayım, öylece düşeyim düşümde seni düşünürken… Ve sen: Sevdiğimi hiçbir zaman sana söylemeye cesaret edemeyeceğimi düşünürken… Atmosferi delicesine delerken, birazdan…

Utangaçlık utanılacak bir şeydir. Utanıyorum benden, korkağım, ‘’kapanık’’ın biriyim, uçurumlardan yuvarlanırken düşünüyorum seni, nasıl söylesem, her şeyi nasıl anlatsam da kussam beni sana diye, bilemiyorum! 

Utanıyorum: a) kendimden b) senden c)  seni sevmekten  d) sence sevilebilmekten   e) utanmaktan…

Düşüyorum, ağrılı ‘’ağır’’ılı, tişört, su, yarım bardak, sen, utanmak, ben, karnım, ayna,  ıslak, yatak, düş, düşünmek, - seni-, boşluk- birazdan-, kesin-belki ve…
Paramparçayım, efkâr-ı perişanım. Kırdım nihayet zamanı, bir şimdi, bir anı, bir geriyi, bir sonrasını kurmaktayım: uçuşuyor fikirlerim, tali yoldayım, sonsuz kırmızı ışıkta bekleyen umut farları yanmayan hayalleri belden altı boyalı bir arabayım…

Kar yağarken fark ettim de;  iri iri taneler, pamuk gibi düşerlerken kaldırıma, gördüm, gölgeleri vardı; gördünüz mü siz hiç, kar tanelerinin gölgelerini, ben gördüm, hiç gece yarısı yarım bardak su içip teninize yapışmış tişörtünüzü değiştirdiniz mi, ben yaptım.

Düştünüz mü düşünüzde, ağladınız mı ve hem de beri yandan güledururken… 

Yaşlarınızın tuzunu dilinize götürüp sinsi suçlu ağladınız mı aynanın karşısında?

Ben yaptım, evet! 

Ne var, ne bakıyorsunuz, ne diye takip ediyorsunuz her hareketimi?  

Yüzümün kızarmasını iştihayla niye bekliyorsunuz? 

Onu sevdiğimi hiçbir zaman anlatmayacağım, beklemeyin nafiledir, naftalindendir küçük sırrım, kocaman bir sessiz müzik kutusudur İlhan İrem şarkıları çalan; ölene dek açamayacağız.

Hızla düşüyorum. Ağzımdan kan parçacıkları fışkıracak belki, ‘’kapanık’’ın tekiyim.

Zemin yumuşak mı, yok yok, yumuşak da olsa kesin ölürüm; yaşamın tuzunu dilimi

götürürken gülümsüyorum ilk sigarasını içerken öksürüğe boğulan gençliğim gibi; fikirlerim uçuşuyor.

Hiçbir şey düşünmemek ya da her şeyi düşünmek; aynı şey değil miydi halbuki? 

Birazdan, belki, kesin, acaba, kar gölgeleri, düşümde, sıkışırcasına kalbim, sokul, yaklaş, bir şey söyleyeceğim, peki, kabul, diyeceğim var sana…

Seni…Seviyorum… Hepsi bu!...


devamını oku