h. ihsan sönmez h. ihsan sönmez

Sıra Dışı Mektuplar- IV

Yalnızlığımın, kadrosuz gece bekçisiyim. Saklı ve yasaklı kozmik alanımda ne olduğunu bilmediğim bir etkiyle yazıyorum bu mektubu. Çocukluğunu yitirmiş bedenlerde niçin ötekileriz? Karanlığa ilk sorum bu!

Yaşamda önem vurgusunun, ağır hasarlı duygusal tasarımında; bilincim beni, genellikle derin ve uzun fay hattında tutuyor. Nedeninin ne olduğunu biliyorum veya bildiğimi sanıyorum. Kendimi kandırma ihtimâlim çok fazladır. Eğer bilmemiş olsaydım tanrısal bir edayla hayatta olmayan annemi bu kadar özlemez, üç yaşında çocuk gibi muhtaçlığımı açıklamazdım. Muhtaçlığım, sahipsiz ortada dururken utancımı  hissettirmemek için, bilinçaltımda olağanüstü durum ilan ettiğimi bilmenizi isterim.

Zararı yok, bütün bir ömrü anne sevgisini özlemekle geçirmek; yaratma gücümü, akıl ve mantığımın zorla dışına çekerken, köhne günler; az ünlü çok ünsüz bedenimi kılıktan kılığa sokuyor. Mektubun sonunda su damlası olacağımı galiba biliyorum.
Emile Zola, “ Hayatın ebediliğinin anne” olduğunu söylerken niçin annemin olmadığını bilmiyordu acaba?
Bir sevgiyi hissedememek yani anne sevgisinin kahredici yokluğu; yıllardır bedenim ve ruhumda, konumunu asla bilmediğim saklı ve karanlık bir yerde, kimse görmese de sürekli kanıyor.
Nasıl ki dünya döndükçe –fırıldaktır- merkez kaç etkisiyle kıtalar birbirini itince, sonunda yıkıcı depremler oluyorsa  işte tam oradayım. Döndükçe başım, her duygusal tetikleme bilincimi hep bu hatta kırıyor. Alıştım sayılamaz ama acıya dayanma gücüm ki; gerçekte güçsüzlüğüme inat, güncel varlığım var olmamın ana nedeni. Şimdi Susuyorum.
Bütün sorulara yanıt aradım Niçin?
Bütün sorguları yapmaya çalıştım Neden?
Şimdi günahı boynuna, üç şeritli alnımda “ Ç “ gibi duruyorum.  
Kişisel tarihimi bu bilinçle kalbime kaydettim. İki de bir kalp dediğime bakmayın siz bahse konu olan et parçası değildir. Kullandığım kalp dili, birilerine aykırı gelebilir. Dil kullanmıyorum ki yazdığım olsa olsa kozmik bir aksan.
Gelin görün ki kronik bir acıya dayanmak için sabır üretiyor, sabırsızlık tüketiyorum. Bunu bildiğim için uzun zaman mitleşen- ilgilisi yok ve çok uzaktır- sıra dışı bir tutkuya sıra dışı bir sevgiyi çevirmeyi sonunda başardım. İhtiyacım olan şeyi, ruhumdan hiç eksik etmiyorum. Daha doğrusu etmemeye çalışıyorum.
Gerekçem yoktur, günde dört duygusal mevsim yaşıyorum. Tolstoy’dan öğrenmedim tabii ki” Büyük insanlar büyük ülkelere benzer. Onlarda dört mevsimi bir arada bulmak mümkündür.” Büyük insanları geçersek- ki çoğunun yanına vardığınızda ne kadar küçük olduklarını göreceksiniz- geriye kalan düş perisinin kor ülkesinde dört değil sekiz mevsimi yaşamam olası. Kış ile yaz arasıydı dün, kalabalıklara karıştığın gün, saçlarına düşen kar tanesi gibi kısa yaşadım… Dört mevsimin dört yanı yalan gölgesidir.
Sonsuza ve onsuza kadar hoşça kal…Su!

devamını oku