Senin de bir kalbin vardı
Sevinince pır pır atan üzülünce ağlayan
Konuşan taşlardan ulu mabetlerin vardı
Ortak dualara âmin diyen bir dilin
Sen gülünce
Çocukluğumun oyun alanı gibi şenlenirdi
Kaldırımdaki o soğuk taşlar
Avludaki solgun mermerin yüzü
Şehirde kaybolanların adresi gibiydi
Herkesin bir tanıdığına rastladığı saray caddesi
Göz göze geldiğimizde
Ağaçlarda sevişen kuşların kanatları gibi çarpardı yüreğimiz
Uzun çarşıda baharat kokusu olurdun
Affan kahvesinde damağımızda bir haytalı serinliği
Geçit vermeyen çıkmaz kafe sokaklarında
Bilerek sobelenirdik de kaçamazdık
Bir güzelin gözlerine teslim olurduk sonunda
Şimdi yok o eski halinden eser
Bir dağın eteğinde yığılıp kalmış garip gibisin
Üstün başın darmadağınık
Kefensiz nasıl defin eylenir ki koca bir şehir
Hangi sözler sarar şimdi senin bu kırgınlığını
Hangi taşı bağrına sarsak boş kalır bir yanın
Bu kaçıncı yıkılman böyle
Hadi kalk yeniden başlayalım kaldığımız yerden
Böyle mahzun, böyle suskun değildin sen
Her şey gönlümüzceydi
Ezan, çan, hazzan sesiyle yankılanırdı
Güzelim Antakya sokakları
Barış vardı, huzur vardı aşk vardı….