içinde ölen dışında yaşayan
insanlar biliyorum
gözleri aşk tomurcuğu
yüzleri damar damar
cıvıl cıvıl çocuklar yemyeşil tepelere akar
bir sözleriyle bir gülüşleriyle
onlarla çıktığım bir yolculuk ertesi
yüreği buruş buruş sevdiğime rastlıyorum
mevsim bol yıldızlı sıcak
depremi andırıyor göğün duruşu
tek katlı evlerin çatılarından
sütlü mısır taneleri
gökyüzüne düşüyor
ve anılar çiçekli elbiselerle
üstümüze yakışıyor
yüreğimizin direnişi oluyor mağlubiyetimize
ta ki ellerimizdeki ıslaklık
üşüyene dek
ufukta sabahın kızıl sessizliği
şadırvanda keşkelerin bir son buluşu
hisarda annemin elimden tutuşu
üsküdardan bindiğim devasa vapur
benim ergen bakışımdan uzaklaşıyor
öyle bir zifiri oluyor ki ortalık
çer çöp cam kırığı gonca dikeni
çürüyen elmaların intiharında
bulutları maalesef göremiyorum
gölgesi yola düşüyor paslı çivilerin
kasırga çıkıyor fırtına çıkıyor
ömrümün tuğlaları bir bir çatlıyor
gece mavisi karaya çalıyor
ayın şavkı cansız bedenlere kanıyor
deniz taşıyor göremiyorum
hüzünlü şarkılar çalınıyor düğünlerde
tek kişilik oyunlara
karar kılınıyor
misafir masalara badeler sunuluyor
yabancı bakışlar, arzular, iştihalar
anlamak istiyorum, olmuyor
hangi büyü bozulsa benden biliyorlar
ne kaçabiliyorum ne kızabiliyor
leylak kokusu da olur kedi yavrusu da
bekliyorum sevmeye bir sebep
gitmiyorum
bir çınar kökünde dirilmek istiyorum
bekliyorum dinmesini acıyan yerlerimin
çıldırasıya bekliyorum
bir bambu ağacı gibi sabırla…
işte ben bir şikarım, böyle aşikar
tek dostum camlar, ruhum ihtiyar
mütemadiyen yolları gözlüyorum
zambaklar gibi çekiliyorum suyuma
ebemkuşağı ölüyor bazen zihnimde
ağıtların tuzu dilimi yakıyor
aynalara hep yalanlar söylüyorum
kurumuyor fikrimi iğdiş eden kan
gitmiyor öfkemle semiren canavar
asırlık çınarlar yasımı tutmasın
ben bir gece ansızın gülebilirim