Yağmur şehir, mor duvarlar, baykuş evler
Kim görür bir sözün sokaktan geçişini
Islak sayfalar, acılı gözler, kurmaca devler
Kim bilir ruhların günbatımı gelişini
Mavi kıyı, siyah ada, hiç taşıyan gemiler
Kim izler yelkenlerin nefesle doluşunu
Dalgalarda suskun haz, ipek sargılı atlas
Kim bilir rüzgârın düğümleri çözüşünü
Taş yastık, çivi yatak, sukût ve sabah
Meta saat gösterir gecenin miladını
Tayfalar ve yorgunlar, demir atılan yürek
Kim bilir bir kaptanın yalnızlık limanını
Liman işte! İşte yorgun! Kâhinin defteri!
Hayal ki her akşam delilikle kurulan
Bir gülüş aydınlatır şehri kim bilir?
Kim bilir bir rüyadan geçer sevgili şimdi!