emel akbaş emel akbaş

dogville: bir kasaba alegorisi


If there is any town this world would be better without, this is it.”

“Bu köy dünya üzerinde var olmasaydı dünya daha iyi bir yer olurdu.”

Grace, tüm zarafetiyle Dogville adlı kasabaya sığınan genç bir kadındır. Kasaba madeninin önünde karşılaştığı Tom’a, gangsterlerden kaçtığını söyleyerek yardım istemektedir. Yolu üzerindeki dağı aşıp gitme kararı alır ancak Tom onu durdurur ve yardım edebileceğini söyler. Onu madende saklayarak, gangsterleri yanıltıp uzaklaştırır. Grace’in Dogville’le ve Dogville’in de Grace’le imtihanı böylece başlar. Kaçak bir kadını kasabalarında saklayıp saklamamak konusunda kararsız olan Dogvilleliler, Grace’e iki hafta süre verme kararı alır. Kasabanın, dışa kapalı, tutucu dünyasında bir oyun askeri olmuştur artık Grace. Bu çıkarcı “ahlak” oyununun sonunda, Grace de kasabalı da korkuyla beklediği sona ulaşacaktır.

Film başından sonuna kadar alegorik dil geliştirmiştir. En belirgini ise kasabanın sınırlarını belirlemek için çizilen beyaz tebeşirlerin izidir. Dogville, birbiriyle sorunlu bir bağ teşkil eden ilişkileri içinde, kapana kısılmış insanların haraplığını anlatır. İzleyiciye sonunda kasabalıların, Grace’in kaçtığı gangsterlerden bir farkı var mıdır sorusunu sorduracak bir hikâye örgüsüne sahiptir. Film, bizi sürekli bir seyirci olarak konumlandırır. Filmin ilk anlarında söze giren üçüncü kişi, film ve izleyici arasında sınır çizer.

Filmin kadın kahramanı Grace, ince bir dal gibi film boyunca kasabanın bir köşesinden diğerine savrulur. Bir türlü kırılmayan bu ince dal, bütün kasabalının kendine vurduğu ıslak bir kamçıdır aynı zamanda. Herkesin zaafı, Grace’le birlikte gün yüzüne çıkar. Kısa sürede, bu kaçak kadını ele vermekle tehdit eden kasabalı, ona zaaflarının arzu ettirdiği her şeyi yaptırmaya başlar. Yönetmen Lars von Trier seyirciye birçok ahlaki-felsefi soruyu da yöneltiyor ve izleyicinin bu problemlerle yüzleşmesini istiyor; kötülük yapma imkânı olmadığı için suç işlemeyen insan iyi insan mıdır? Tokat atana diğer yanağı uzatmak o suçun tekrar işlenmesini engeller mi? Toplumsal ahlakın temeli nedir? Kötülere merhamet göstermek ne ölçüde olmalıdır, kötüler cezalandırılmalı mıdır? Tartışılan bu felsefi problemler haricinde de oldukça sıra dışı bir film; kapalı bir mekân, tebeşirle çizilmiş evler, muhteşem bir sadelik, mitolojik isimler, dinsel ve tarihsel göndermeler… Ayrıca, insan insanın kurdudur okumasına da açık bir film. Trier, adaleti güç sahibi kişinin (yahut kurt) dağıtması halinde ortaya çıkabilecek problemlere güzel bir örnek sunmaktadır. Lars von Trier Hristiyanlıktaki İsa simgesinin hümanizm anlayışına da eleştiri getirmektedir. Sana tokat atana diğer yanağını uzat mesajının doğruluk algısını yerle bir etmektedir. Ayrıca köydeki tek köpeğin adı Musa’ dır.

Konusunun evrensel olmasına, çekimlerin İsveç’te yapılmasına rağmen yönetmen Dogville özelinden Amerikalı köylülerin ahlak anlayışlarını eleştirmektedir. Bu, filmin bazı kesimlerce anti-Amerikan olarak yaftalamasının sebebi de budur.


                                                                                                                                         https://reelclub.files.wordpress.com/

Grace’in İngilizcede incelik, zarafet anlamlarının yanısıra başka bir anlamı daha vardır; rahmet, merhamet. Her kötülüğü affetme eğiliminde olan Grace, Hz. İsa’yı temsil etmektedir (filmde bu temsile işaret eden birçok örnek var). Ve yönetmen Grace üzerinden Hristiyanlara eleştiriler yöneltmektedir. Grace’in zincire vurulması ile çarmıha gerilme arasında, filmin sonunda Grace ile babası arasındaki konuşma ile de baba-oğul arasındaki ilişki arasında tesadüf olması pek mümkün olmayan benzerliklerdir. Grace’in tecavüze uğraması gibi Hristiyanlara yönelik kasti bir sataşmanın varlığı bence inkâr edilemez.

devamını oku