Bir dostumun Tokaçlı köyünü ziyaret etmek istediğini öğrendiğimde doğrusu ben de çok heyecan duydum. Çocukluğum hep aynı kültürden oluşan insanların yaşadığı coğrafyada geçtiği için farklı kültürleri tanımayı hep bir zenginlik olarak görmüş ve ilgi duymuşumdur.
Tokaçlı köyü, Hatay ili Altınözü ilçesinin hemen iki kilometre yanı başında Arap Ortodokslarının yaşadığı küçük bir yerleşim yeri. Eski adı, Arapçada cennet anlamına gelen Cneydo. Hatay Büyükşehir Belediyesi olduktan sonra mahalleye dönüşmüş. İş imkânlarının kısıtlı olması nedeniyle genç nüfusun çoğu Amerika, Almanya, Yunanistan gibi ülkelere göç ederken bir kısmı da İstanbul’a göç etmiş. Bu nedenle nüfusunun yüzde yetmişini yaşlılar oluşturuyor. Yaz tatilinde gerçekleşen sıla ziyaretleriyle nüfusun iki üç katına çıktığı da oluyor.
Dağlarının eteğini zeytin bahçelerinin süslediği, üzeri kırmızı kiremitle kaplı genelde iki veya üç kattan oluşan tarihi taş konakları, zemini taş döşeli daracık sokaklarıyla şirin bir yerleşim yeri. Ve her eski taş yapının hemen karşısında köylerine bağlığın bir ifadesi olarak yükselen modern tarz da yeni yapılar.
Yol arkadaşlarımız ile belirlenen saatte buluşup Dörtyol’dan Antakya’ya doğru yola revan olduk. Amik Ovasının beyaz altını olarak tabir edilen pamuk tarlalarında mola vererek bir saati aşkın bir yolculuktan sonra yamaçları haki renkli zeytin ağaçlarının süslediği dağların eteğine ulaştık. Avlu kapılarının tahta sürgüsünün bir tatlı tebessümle açıldığı dost yüzlü insanların mekânı Tokaçlı köyündeydik.
Burada öncelikle ziyaret etmek istediğimiz yerlerden bir tanesi tarihi Meryem Ana Rum Ortodoks kilisesi, bir diğeri ise dünyanın ilk zeytinyağı fabrikalarından olan ve şimdilerde müze olarak kullanılan “Zeytinyağı Müzesi.” Köye girdiğimizde her hangi bir köy sakininden ziyaret etmek istediğimiz yerleri soracağız lakin bir süre kimseye rastlayamadık. Sokaklarda müthiş bir dinginlik ve sessizlik var. Bir yandan sesleneceğimiz birilerine bakıyor bir yandan da yol boyunca evlerin balkonlarında kurutulmak üzere iplere dizilmiş kırmızı biberlerin süslediği mahalleyi izleyerek ilerliyoruz. Ağaçlarında kuşların ötüştüğü, avlu giriş kapılarının karşılıklı birbirine baktığı genelde iki veya üç katlı konakların bulunduğu ülkemizde görülmesi gereken ender yerlerden biri.
Böylesi sakin bir mahallede dolaşırken haliyle misafir olduğunuz hemen fark ediliyor. Kime merhaba diye seslensek, hepsi de hoş geldiniz diyerek evlerine davet etmekte adeta yarışıyorlar. Çok sıcakkanlı insanlar. Sokakta yürürken karşılıklı tebessüm ve selamlaşmalar görülmeye değer. Hala bozulmamış, tahrip olmamış o irfanı geleneklerin sıcaklığı böylesi küçük yerleşim yerlerinde daha iyi hissediliyor. Antakya merkezde aynı cadde üzerinde kilise, havra ve caminin yer aldığı, ezan sesinin çan sesine karıştığı farklılıkların zenginlik olarak görüldüğü, insanlar barış ve kardeşlik içerisinde nasıl yaşıyorlar ise burada da aynı güzelliğin yansımalarını görüyorsunuz.
Tesadüf odur ki burayı ziyaretimiz bölgenin mevsimsel meyvelerinin hasat edildiği bir döneme rastladı. Köy sakinlerinin çocukluklarının geçtiği eski taş evlerin avlularına kurdukları kazanlarda kimi nar ekşisi kaynatıyor, kimi sofra bezlerinin üzerinde incir belbeni kurutuyor, bir diğeri iplerin üzerine dizdiği kırmızı biberleri kurutuyor.
Köyde birçoklarının ya akrabası ya da çocukları dış ülkelerde yaşadığı için yabancı dil edinme şansları da çok olmuş. Bu nedenledir ki avluda elinde tahta kaşıkla kazan başında nar ekşisi kaynatan herhangi birinin en az bir iki lisan bildiğini öğrendiğimizde hiç şaşırmadık. Çünkü Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde kalan çocuklarını her yıl ziyarete gidiyorlar ya da yıllarca orada kalıp tekrar köyüne bağının bostanın başına dönüyorlar. Dışarıda yaşayan akrabalarıyla irtibatlarını hiç koparmadıkları gibi özenle kuruttukları meyvelerden, salçalardan tutunda zeytinyağına varana kadar çeşitli kışlık yiyecekleri buradan gönderiyorlar. Böylece kendi aralarında dostluk bağlarını sürdürdükleri gibi Hatay’ın damak tadını da bulundukları yerlerde temsil etmenin haklı gururunu yaşıyorlar.
İlk ziyaretimiz Meryem Ana Rum Ortodoks kilisesi oldu. Giriş kapısının üzerinde Maria Ana Rum Ortodoks Kilisesi yazısı, kapısının yanında da eski Ahitte söz edilen on emrin anlatıldığı mermer yazıt var. Çatısına bitişik bir de çan kulesi mevcut. Çan kulesi, ibadet zamanında kullanıldığı gibi köyde bir ölüm gerçekleştiği zaman duyuru amacıyla kullanılmakta.
Tokaçlı Meryem Ana Kilisesi Vakıf Başkanı Antuan Çoban bizi kilisenin kapısında çok sıcak bir şekilde karşıladı. Kilise hakkında bilgiler verdi. Kilisenin 700 yıllık olduğunu, çeşitli tarihlerde tahrip olup yıkılsa da tekrar restore edilerek günümüze kadar ulaştığından bahsetti. Burada yaşayan vatandaşların Antakya merkezde olduğu gibi yıllardır hiçbir sorun yaşamadan barış, hoşgörü içinde ibadetlerini yerine getirdiklerini vurgulayan Antuan Çoban, çevre ilçelerinde de iyi ve kötü günlerinde bir araya gelerek sevinçlerine, acılarına ortak olduklarını söyledi. Daha sonra hep beraber Kilisenin karşısında bulunan evlerine geçtik. Sıra sıra iplere dizilmiş kırmızı biberlerin süslediği avlunun ortasında bulunan masanın etrafında toplandık. Hatırı yıllarca unutulmayacak kahve eşliğinde sevgi ve muhabbet içeren çok güzel sohbetler edildi.
Daha sonra bölgenin ilk zeytinyağı müzesine geçtik. 300 yıllık zeytinyağı sıkma fabrikası çeşitli yenileme çalışmaları sonrasında müzeye dönüştürülmüş. Anadolu’daki zeytin ağacının tarihi serüvenini görsellerle anlatılan müzede, zeytin ve zeytinyağı üretimine tarihi bir yolculuk yaptık. Üretimde kullanılan çeşitli makinaların teşhirinin yanı sıra yazılı olarak da zeytinyağının geçmişten günümüze kadar olan serüveni anlatılmakta. Hemen yanı başında ise yöresel ürünlerin sergilendiği tanzim satış mağazasında zeytin, zeytinyağı çeşitleri ile taze cevizden yapılmış reçeller, kurutulmuş kırmızı biber, incir reçeli, salça ve nar ekşisi gibi çeşitli ürünlerin satışı yapılmakta.
Yüzleri gülümseyen selam sever dostların yaşadığı bu güzel diyardan ellerimizde yeşil zeytin selesi damağımızda incir reçelinin tadıyla dönüyoruz…
Elveda Tokaçlı, elveda cennet bahçesi Cneydo.