Bir şehir düşünün…
Ruhumuza nakış nakış huzuru işleyen, asırlara hükmeden, tarih kokan kültürü ve
kucakladığı medeniyetiyle hayran bırakan… Bir şehir düşünün… Yıllar boyunca
güzelliğini bir an olsun kaybetmeyen, ölümsüzlük iksirini doyasıya içmiş, baş
döndürücü aşkıyla insanı mest eden… İzlemeye doyamazsın mağrur duruşuyla Kız
Kulesi’ni ve ona âşkla bakan Galata’yı gün batımında. Dinlemeye dalarsın
İstiklal Caddesi’ndeki tramvay melodisini… Kaptırırsın kendini büyüleyici
mücevherler ve bakır eşyalar içinde Kapalıçarşı’da. Rengârenk evlerin arasında
bir rüyaya dalarsın Kuzguncuk’ta. Antika dükkânlarıyla çevrili sokaklarında
tarihe tırmanırsın Balat’ta. Kahveni yudumlarsın, modasını yitirmemiş Moda
Sahili’nde. Gül bahçeleri içinde yürüyüş rotaları oluşturursun Gülhane
Parkı’nda. Baharın sefasını sürersin Adalar’da, sıra dışı lezzetleri tadarsın
Karaköy’de. Her 10 Kasım’da hüzne ortak olursun Dolmabahçe Sarayı’nda… Oltanı
atarsın Galata Köprüsü’nden; umut takılır iğnesine. Ve kanatlarının altına
alırsın İstanbul’u Galata Kulesi’nde… Dünya markalarına şahit olursun sosyetik
Bağdat Caddesi’nde. Doğanın huzurunda erguvanların açılışına tanıklık edersin
Fethi Paşa Korusu’nda. Şehrin kuşbakışı görüntüsünü hafızana kazırsın Çamlıca
Tepesi’nde. Ve seyre dalarsın gün batımında suyun altın rengini alışını;
asırlardır denizciliğin merkezi olmuş Haliç’te. İstanbul’un fethine tanıklık
edersin Rumeli Hisarı’nda. İhtişamlı büyüklüğüyle sanatın ve inancın izlerini
sürersin Ayasofya’da. Pastel tonlarında sıralanmış, işlemeli yalılarına
büyülenirsin Arnavutköy’de. Daracık sokaklarında hayatın içinden geçersin
egzotik Cihangir’de. Haliç’in panoramasını seyredersin Pierre Loti’de. Tarihin
tam kalbine yolculuk edersin Topkapı ve Sultanahmet’te… İstanbul; rüzgârıyla
flüt, dalgalarıyla keman, sokaklarıyla bir senfonidir; notalara sığmaz bir
ezgidir. Kulak veren her yürek onu duyar. Biz bir kaşifsek, o da sonsuz bir
keşiftir. Ezbere alınır her adımı, her caddesi, sokağı, meydanı… Kalbin ritmine
eşlik eden bir aşk bestesidir; notaları Boğaz’dan, melodisi sokaklarından
okunur. Her köşesi bir hatıra, her adımı bir hikâye… Yazmakla tükenmeyen,
anlatmakla bitmeyen bir şehir… Sürprizlerle doludur her noktası. “Yaşam” ve
“yaşamak” kelimesinin anlam bulmuş hâlidir. Bir değil, pek çok İstanbul vardır
içinde. Matruşka bebekleri gibidir; iç içe geçmiş kültürlerle, tarihî
güzelliklerle… Buram buram yaşanmışlık kokar ve mısra mısra tarih okunur bu
şehirde. “Eski” ile “yeninin” kusursuzca harmanlandığı; dinlerin, dillerin,
kültürlerin buluşma noktasıdır. İstanbul, sadece bir şehir değil… Sanatın,
tarihin, yaşamın tablosudur. Bir duygudur. Bir masaldır. Bir özlemdir. Hayat
fışkıran semtlerini yudum yudum solumaktır İstanbul…