serhat köklü serhat köklü

Restoran

Adresini bulmak hiç kolay olmadı burasının. Hiçbir rotada yolu göstermiyordu. Ama zor da olsa vardım sonunda. Yalnızlıktan yapılma ahşap masalardan birine geçtim.

Baştan çok acılı bir imkânsız aşklar çorbası aldım. Ardından bol sirkeli bir hayal kırıklığı mevsimi salatası söyledim kendime. Ara sıcak olarak da kekikli sonu hüzün budu  köfte.  Şefim, dedim sonra  “Izgaralardan neler var önerebileceğin?” Şöyle bir süzdü beni garson. Yaşlı ve oldukça tecrübeli gibiydi, sesi kekremsi ve tanıdıktı sanki: “Karşılıksız aşk kavurmamız meşhurdur efendim.” dedi. “Kanlı ve şehvetli bir biftek de önerebilirim.” Dediklerini yaptım yaşlı garsonun. Afiyetle yedim getirdiklerini.

Tatlıya geçtim sonra. Ağzıma çalınan bir parça bal geldi büyük bir tabakta. Üstünde intikam, kin ve fındık parçaları vardı. Dudaklarıma çaldım ve bir anda emdim usulca. 

Yüreğimin en diplerinde kalmış yemek artıklarını temizlemek için ucu gece mavisi bir ateşle yakılmış sivri bir kürdan kullandım kanata kanata…   

Yenilen içilen onca şeyin ağzıma çalınan bir parça balın uğruna değip değmediğini düşünürken bilge şef hesabı getirdi.

Üstü vişne altı kapkara renkte kalp şeklinde küçük bir kapta hesap yazılıydı. Daha doğrusu ben öyle sandım. Bakır kabın her iki ucundan usulca tutup kaldırdım. Kabın içi bomboştu. Neler olduğunu anlamaya çalışırken omzuma bir el dokundu. Tanıdık, yaşlı, tecrübeli ve bilge şef mırıldandı kulağıma: “Hesabı karşı masa ödedi efendim.” Karşılıksızlığıma karşın karşı masaya güçlükle baktım. Hafifçe başını salladın güzel gözlerini kırpıştırarak eski günlerdeki gibi. Daha doğrusu ben öyle sandım!..  

devamını oku