talha erçevikbaş talha erçevikbaş

Bir Aborjinin Kayıp Gözaşları

Size çok uzaklardan, sarı enerjinin zarafetini ilk gören topraklardan yazıyorum. Küçük gözyaşlarımı tutamıyorum, kalem tutan parmaklarıma yavaş yavaş damlarken. Ben çalınmış bir kuşağın küçük ve düşük görülen ırkı. Uçsuz bucaksız doğada kaybolurduk. Sonsuz çölde iz sürer, tabiatın koynunda avlanır, yabani vahşi tabiatla bütünleşirdik. Geleneklerimize göre yaşardık. Şafak sökünce okyanusa karşı kayalardan elde ettiğimiz tozlarla suyu karıştırıp boya yapardık. Mağaralara, ağaç kabuklarına inançlarımızı resmederdik. Yani sizin anlayacağınız ihtiyaç duyduğumuz boyaları yine içinde yaşamakta olduğumuz doğadan sağlardık. Bilhassa resim sanatında tabiatı tasvir eden eserler yapardık.

Yalan kelimesi yoktu bizde sonradan öğrendik. Çocukluğumdan hatırladığım doğa ile şarkı söylediğimiz ayinlerimizdi. Kuşlarla sadece birlikte şarkı söylemiyor, aynı zamanda dans da ediyorduk. Renk renk kelebekler, cıvıl cıvıl kuşlar ile birlikte şakırlardı. Kuş seslerinin en güzel müzik olduğuna inanıyorduk. Yavru kangurularla ne tatlı oyunlar oynardık öyle değil mi hiç hatırlayamadığım annem? Hayalini bile unuttuğum babam! Kim bilir, nerede? Yaşıyor mu acaba ...

Fakat bir gün resimlerimiz acı haritasına döndü. Nefes alamaz olduk uçsuz bucaksız topraklarımızda. Ben ve benim gibi sayısı bilinmeyen lakin yüz bin üzeri Aborjin kökenli çocuk ailelerimizden kaçırılarak koparıldık. Siyah bir trene doldurulmadan önce zulüm kamplarındaki kadınlara, çocuklara yapılan eziyetleri, bulaştırılan hastalıkları, ölümleri unutamıyorum. Bu trajik sömürüyü varın siz düşünün diyemiyorum. 

Şuan yapılan zulümlere sesleniyorum. Size sesleniyorum Arakanlı, Keşmirli, Bosnalı,  Afrikalı, Yemenli, Ukraynalı, Suriyeli, Kamboçyalı, Filistinli, Uygur Türkleri, Kızılderili… listeyi uzun uzun artırabileceğim tüm eziyet görenler. Kanla yazılan medeniyetler size sesleniyorum! Bugün hayranlıkla bahsedilip örnek gösterilen gelişmiş ülkeler, düne kadar vahşetin kitabını yazıyordu. Kendilerini üstün ırk konumuna oturtup, kendilerinden olmayanlara her türlü eziyeti, işkenceyi ve ölümü reva görüyorlardı. Peki, şuan kendi halklarına azap çektirenler, kanla iktidarlarını güçlendirenler,  Size sesleniyorum. Bu mektup size! Sadece kinlerini, nefretlerini köpürtenler! Bu yakarış size! Dünya hayatı, kısacık bir fasıl, tıpkı bir fısıltı gibi. Hiç kimse burada kalıcı değil. Dünya kimseye kalmaz. Tüm mağdurlar inlerken zulüm altında, ezilirken, herkes seyirci kalıyorsa buna; utansın bütün insanlık, utansın bütün dünya... Ve şuan geride bir avuç "YARIMKAN" bırakarak yine gerçekleri haykırıyorum son nefesime kadar…

devamını oku