emel akbaş emel akbaş

Cenneti Beklerken: Birinin Rüyası Çoğunluğun Rüyası Haline Gelebilir Mi?

Film, XVII. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nda İstanbul’da yaşayan Nakkaş Eflatun’un hikayesini anlatmaktadır. 

Eflatun, eşini ve oğlunu ani bir şekilde kaybettikten sonra onların acısına dayanabilmek ve hasretleriyle başa çıkabilmek için onların resmini Frenk tarzında kağıda aktarır. Bu, dönemin nakış kültürüne uymadığından Eflatun’un suçluluk duymasına neden olur. Yaşadığı vicdan azabı nedeniyle minyatürü bırakmaya karar verdiği bir anda Osmanlı Sarayı’ndan bir vezir kendisini saraya davet eder. Vezir, Eflatun’dan Osmanlı Sultanına karşı ayaklanan Danyal adındaki şehzadenin idam edilmesinden önce portresini çizmesini ister. Nakkaş Eflatun bu yolculuğa çıkmak istemese de emre karşı gelemeyeceği için bir grup askerle yola koyulur. Bu sırada Anadolu’da da isyan vardır, ortalık karışmış durumdadır ve eşkıyalar her yerde konuşlanmıştır. 

Yolculuk sırasında tanıştığı köle kızı Leyla’yı da yanına alır. Taht kavgasının ortasında kalan Nakkaş Eflatun, bir yandan ayakta kalma mücadelesi verirken diğer yandan Leyla’ya karşı hissettiği duygulara anlam yüklemeye başlar. Uzun ve yorucu yolculuk sonrasında şehzade Danyal’ın hapsedildiği kaleye varırlar ancak orada da kendilerini kötü sürprizler beklemektedir.

Kendi kültürel mirasımızdan beslenen bir estetik, sinema ile buluşursa nasıl ürünler ortaya çıkar? Derviş Zaim sineması, bu soruya cevap arayan örneklerinde Türk sinemasının kendi kökenleri üzerinde yeniden düşünmesine olanak sağlayan ipuçları vermektedir. Bir kültürün kendi geçmişini temel alarak görsel kültüre sağlayacağı katkı özgün bir görsel dil açısından olduğu kadar küreselleşmeyle birlikte her şeyin tekdüzeleştiği bir dünyada özgün varoluşu zenginleştirme açısından da son derece önemlidir. 

Film, klasik Osmanlı minyatürünün biçimsel özellikleriyle, dramatik öykü anlatma araçlarını birleştirme çabası nedeniyle ilginç bir özelliğe sahiptir. Film, iki ana tarihsel olay üzerinden kendi olay örgüsünü geliştirmektedir: ilki XII. yüzyılda Sultan Sencer’e yapılmak istenen bir suikastın resimlerin basılıp dağıtılması yoluyla önlenmesi, diğeri ise minyatür ve nakkaşhane kültürüdür. 

Filmin biçimi “Osmanlı ve Türk Kültürünün Anadolu Kültürüne dayanarak nasıl bir sinema dili oluşturulur?” minvalinde bir sorunun cevabı niteliğindedir. Minyatür estetiğini sinemada uygulamaya çalışan Derviş Zaim, bunu deneysel bir anlatım yöntemiyle değil, bir öykü anlatmaya çalışarak yapar. Sinematografik teknikleri minyatür estetiğini yansıtacak şekilde kullanır. Bu noktada karşımıza çıkan çelişki, dramatik biçimin rasyonel bir örgütlenme gerektirmesine rağmen minyatürde çeşitli öğelerin keyfi olarak kullanılmasıdır. Dramatik öykü ile çatışan en önemli nokta, oynak zaman ve mekan anlayışıdır.

Filmde, minyatürde farklı mekanlarda, farklı zamanlarda geçen olayların bir araya gelebilmesini sinema estetiği ile birleştirebilmek amacıyla plan sekans içinde mekana ve zamana dair yanılsamalar yaratılmıştır. Söz konusu kullanımın amacı minyatür estetiğini sinemaya uyarlamaktan başka bir şey değildir. 

Filmde, en önemli diyaloglardan biri Eflatun ile Danyal arasında geçer. Eflatun’un Danyal ile karşılaştıkları yerde aralarında geçen Velaskez’in Nedimeler’i üzerindeki diyalog şöyledir:

Danyal - Sağ kalmak için resim çizeceksin.

Danyal – Halka sadece ekmek vaat edilmez, rüya da vaat etmek gerekir.

Danyal – Sen benim rüyamı halkın rüyası yapacaksın. Bu resimde ben varım, Yakup’um var, bir de rüyam olacak, umudum olacak.

Danyal – Bu resimleri İspanyol bir ressam çizdi. İkisi de aynıdır. (Birlikte resimlere doğru yürür ve bakarlar) Ressam resimdeki aynaya babam merhum III. Murad’ın aksini çizdi. Babamın aksini sil, aynaya Mehdi’nin resmini çizeceksin. Oradakiler resme aksetmemeli. Sadece Mehdi’nin aksini çizeceksin. İnsanlar saltanatını bilmeli. Ben tahta geçtikten sonra Mehdi zuhur edecek.

Eflatun – Ben yapamam.

Danyal – Bu kafir resmi senin daha önce rastladığın Frenk resimlerinden farklı, tasvir gibi. Tasvirlerdeki gibi alemleri, zamanları, mekanları yan yana getirebiliyor.

Eflatun – Ben Frenk resmini bilmem.

Danyal – Bir günlük zamanın var.

Valaskez’in Nedimeler’i 1656 yılında yapılmış ve sanat tarihinde en çok konuşulan tabloları arasında yerini almıştır. Bu resmi tartışılır kılan ise bakan ile bakılan arasındaki ilişkiyi, seyirciyi sahnenin bütününe dahil ederek sorgulatıyor olmasıdır. Kendisinin de içinde bulunduğu kraliyet ailesinin resminde, aynaya yansıyan kral ve kraliçede sayılırsa on bir kişi bulunmaktadır. Eğer Valaskez de içindeyse resmi kim yapmıştır? Resim, Valaskez’in aynalar yardımıyla yapmış olduğu bir kurgudur. Derviş Zaim de Cenneti Beklerken’de özellikle düş sahneleri ve zamanda sıçramaları, geçiş sahnelerini aynalar aracılığıyla vermiştir. Filmde bazı sahnelerde derinliği azaltmak için özellikle nesneler düz yerleştirilirken, Anadolu’ya yolculuk sahnelerinde derinliğin yarattığı anlatım olanaklarından da yararlanılmıştır. 


devamını oku