“Herkesin hayattaki amacını yakalayıp onu yaşaması gerekirken, herkes belli görevlerle yaşıyor, herkes eşitsizliği hissediyor, herkes öbürünü kıskanıyor.”
Tarkovski
Andrey Konchalovsky’nin Dear Comrades! (Sevgili Yoldaşlar!) şimdiden başyapıtı olarak kabul ediliyor. Filmin adı sakin, kontrollü, ikna edici bir şekilde ayrıntılıdır. Bununla ilgili tek aşırılık başlıktaki ünlem işaretidir. Yönetmenin 2016 yılında çektiği bir Holokost draması olan “Cennet” filmini geride bırakan Sevgili Yoldaşlar! Siyah beyaz olarak çekilmiş ahlaki ve duygusal bir ivmeye sahip, sanki büyük bir destanın yumuşaklıklarını savuşturmak için kareye yakın bir çerçeve içinde yer aldığından daha da fazlasına sahip bir filmdir. Filmin başrolünü eşi Julia Vysotskaya yer almaktadır.
Julia Vysotskaya’nın kararlı bir şekilde katılaşabilen ya da şok geçirmiş gibi solan karakteristik bir yüzü var ve böyle bir yüze sahip olması, bırakın iyi bir nedeni, bir gülümseme için dahi zamanının olmadığı “Sevgili Yoldaşlar!” filminde kendisine iyi hizmet etmektedir. SSCB’nin güneyinde güçlü bir sanayi üssü olan Don Nehri’nin geniş arazisinde yer alan ve adeta bir elektrikli lokomotif tesisini barındıran Novocherkassk’ta Şehir Komitesi’nde üretim sektörünü yöneten Lyuda Syomina karakterine hayat veren Vysotskaya, hikayenin tüm heyecanlarını, hezeyanlarını gözlerinde toplayabilecek kadar güçlü bir oyunculuğa sahip olduğunu seyircisine bu filmdeki performansıyla kanıtlamıştır.
II. Dünya Savaşı'nda ön cephelerde hemşirelik yapan ve hala Stalin'in anısına saygı duyan Lyuda, yaşlı babası (Sergei Erlish) ve on sekiz yaşındaki kızı Svetka (Yulia Burova) ile birlikte yaşamaktadır. Film, 1962 yazında, Lyuda’nın patronu, sevimsiz Loginov (Vladislav Komarov) ile yataktayken başlar. İkisi hoş bir sohbetin yerine yönetimin aldığı zam kararından dolayı tatsız bir konuşma ile güne başlar. Artan gıda fiyatları, et ve süt ürünlerinde yaşanan kıtlık ve bunun üzerine halkta yaşanan huzursuzluk gibi… Lyuda’nın aksine Loginov bu kötü gidişata rağmen tedirgin değildir, “Merkez Komitesi’nin talimatları değişikliğinin yakın gelecekte daha yüksek bir yaşam standardı sağlayacağını söylüyor” diyerek Lyunda’nın huzursuzluğunu gidermek ister. Lyuda ise sadece bu konudan huzursuz değildir, Loginov’un eşi evine geri dönecektir ve bu sabah birlikte geçirdikleri belki de son sabahtır. Sürdürdüğü bu yasak ilişkinin ahlaki bir rahatsızlığını kesinlikle taşımamaktadır.
Babası ve kızıyla birlikte adeta kuşak çatışması yaşamaktadır. Kızı Kruşçev’in politikalarına karşı bağlılık gösterirken Lyuda, Stalin dönemini özlemle anmaktadır. Evin her köşesinde Stalin fotoğrafları bulunmaktadır. Yaşlı babası ise Çarlık Rusya’sını özlemekte, o dönemlere ait hatırlarını sık sık gün yüzüne çıkarmaktadır. Hatta Meryem ikonasını çıkarıp dua ederken Lyuda şaşırır ve bu adeti nereden çıkardığını sorar. Lyuda için bir anlamı yoktur inancın.
Lyuda’nın evi için ihtiyaçlarını komitenin kendisine verdiği ayrıcalık ile alışverişini tamamlar. Bu sahnede kıtlığı yaşanan gıda maddelerine halkın talebi yorumsuz bir şekilde ekrana getirilir. Eşitliğin savunulduğu rejimde ne derece dejenere olduğu ve yönetim kadrosunun haksız bir şekilde üretimin çoğuna sahip olması filmin eleştiride bulunduğu bir vakıadır.
İki karakter de yaşanılanları olduğu gibi betimlemek yerine gerçeği kendi inançlarına uygun şekilde kabul eder. Yaşanılanları komite toplantısında değerlendirdikleri sırada birden siren seslerini duyarlar ve ardından gelen telefon ile Merkez Komitesi’nden yetkililerin geleceğini öğrenirler. Ücret ve gıda kesintileri nedeniyle fabrika işçileri greve gitmiştir. Lyuda, bunu bir suç olarak görmüş ve greve giden işçileri aptallıkla suçlamıştır. Lakin taparcasına inandığı değerler ve bu değerlerin beslendiği rejimin kendisini yarı yolda bırakacağını henüz görmemektedir. Basov (Dmitry Kostyaev) adındaki bölge amiri krizi yönetmek için gelir. İri ve ter içinde kalmış bu adam balkondan aşağıdaki kalabalığa seslenir “Yoldaşlar! Harika bir zamanda yaşamaktasınız.” Bu konuşmaya cevap olarak bir taş gelir halktan, pencereyi kırıp komitenin ortasına düşer. Gerginlik artmaktadır, emir komuta zinciri altında tüm suçu bir diğerine yıkmaya çalışan yetkililerin telaşını izler bir süre seyirci. İşler yoldan çıktığı ölçüde korku da artmaktadır. Sert mizaçlı “canavar” kadar korkunç ve gaddar General dahi Kruşçev’in emriyle gönderilen Merkez Komitesi üyeleri huzurunda gergin bir haldedir. Korkuları, bilginin dışarı sızabileceği ve başka bölgelerde de ihtilafı körükleyebileceğidir. Tek çare vardır; şehrin tüm giriş çıkışlarına mani olmak, karantina altına almak. Toplantı sırasında Lyuda bir anda ayağa kalkar ve grevin elebaşlarını ağır şekilde cezalandırılması gerektiğini dile getirir. Önerisi komite tarafından kabul görür ve yazılı olarak ulaştırılması istenir.
2 Haziran 1962’de Novocherkassk’taki gösterilere karşı ordu teyakkuza geçirilirken, askerlerin gerçek mermi kullanması talep edilir. Buna generaller karşı çıksa da sivil otoriteye itaat etmek zorunda kalırlar. Eylemler sırasında KGB ajanları, işçiler üzerine ateş açar ve yirmi beşten fazla insan hayatını kaybeder. Lakin bu iş tamamen ordunun üzerine kalır. Bu olayın duyulmaması lazımdır. Tüm deliller, hatta ölüler bile, ortadan kaldırılır. Olaylara şahitlik edenlere canları karşılığında gizlilik sözleşmesi imzalatılır. Bu olaylar içerisinde Lyuda’nın da kızı yer almaktadır ve Lyuda kızını arama derdine düşer. Neredeyse aklını yitirir halde, girmemesi gereken her yere girer ve herkese kızını sorar. Kendisine yardım etmeyi tercih eden KGB ajanıyla birlikte kızını ararken olayların da detayları seyirciye bu şekilde aktarılır.
Üzeri örtülen bu olay, 1992 yılında SSCB’nin çöküşünden sonra askeri başsavcı olayları gün yüzüne çıkarır. İki yıl boyunca süren soruşturma sonucunda toplu mezarların yeri tespit edilir ve öldürülenlerin cesetleri uygun bir şekilde defnedilir.
1960’ların başındaki Kruşçev Rusyasını titizlikle canlandıran yönetmen bir kara mizah sergilemektedir.