gürsel akbulut gürsel akbulut

Bir Zamanlar Anadolu - Okul Kayıt Hikâyesi

Tınazlar atılmış, harmanlar çoktan kaldırılmıştı. Seneye tekrar ekilmek üzere olan buğday tohumları kilere konurken değirmenden gelen unlar da harallarda yerini almıştı. Bir yandan ise sıra sıra dizilmiş bakır kazanlar da bulgurlar kaynıyordu.  Artık kış hazırlıkları yapılıyordu; herkes bağdan bahçeden elini eteğini yavaş yavaş çekmekteydi. Biz çocuklar ise her şeyden habersiz kerpiçten evlerin serin gölgesinde oradan oraya koşturup saklambaç oynuyorduk.  

Bir ara mahalle arasında düğün okuntusu söyler gibi gür sesli bir kişi belirdi. Elindeki okul zilini sağa sola savurarak avazı çıktığı kadar bağırıyordu.

 -Okullar açılıyooorr ! 

-Kayıtlar başladı

-Haydi, çocuklar okulaaaa…

Okul kitaplarının henüz ücretsiz dağıtılmadığı,  kullanılan kitapların özenle saklanıp giyecek gibi abiden kardeşe geçtiği, saman kâğıtlı defterlerin kullanıldığı siyah önlüklü bin dokuz yüz altmışlı yıllardı. Bu duyuru sonrası artık çok arzuladığım okuluma kavuşacaktım. O gün okulla ilgili hiçbir hazırlığımız olmadığı halde mahalle arkadaşlarımızla birlikte okulun yolunu tuttuk. Kayıt olacağımız yer köyümüzde bulunan tek mektepti.  Sevinç çığlıkları eşliğinde bahçesi mucur taşları ile kaplı okulun avlusundayız.

Heyecanlıyız lakin hazırlıksız gelmiştik. Birçoğumuzun henüz nüfus cüzdanı dahi yok. Anadolu yüzlü bu çocukların kaç yaşında oldukları sanki alınlarında yazıyordu. Okulun bahçesinde sıra sıra dizilmiştik.  Göz kararıyla zayıf ve çelimsiz gibi gözüken bazı çocukların okul idarecileri tarafından tek tek seçilip kayıt dışı bırakıldığını hissettiğimde ayak parmak uçlarımda yukarı doğru birazcık olsun yükseldim. Böylece kendimi elenmekten kurtaracaktım. Şimdi önümüzde duran okul idarecilerinin yüzlerini daha rahat görebiliyordum.  Bir tanesinin elinde okulun ilerleyen günlerinde sıra dayağı yiyeceğimiz sopaya benzer bir de çubuk var. O çubukla işaret edilip sıra dışına çıkarılan çocuklar henüz daha küçük olduğu kanaatine varıldığından, okula kayıt yaptırmak için bir yıl daha bekleyeceklerdi. Beni de eleyecekler korkusuyla heyecandan titriyor, ayak parmak uçlarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.

—Hadi artık! Okumak istiyorum.

—Beni alın okula.

Bir türlü zaman geçmek bilmiyordu ki sıra bana gelsin. Yorulmuştum.  Ayak parmak uçlarım artık uyuşmaya başlamıştı ki okula kabul edildim. Müdür beyin, herkes sırayla sınıflarına geçsin demesiyle birlikte çalan okul zili ile öğrenci sesleri birbirine karıştı. O an uğultular arasında beliren değişik yüz mimiklerinin her biri zihnimde sevinç cümlesine dönüştü. Siyah önlüklü, beyaz yakalı bir üst sınıfta okuyan öğrencilerin peşinden bizler de sınıflarımıza yerleştik.  Nihayet okullu olmuştuk.

Çoktan öğrenmiştik; köyümüzde mahalle mahalle gezerek okul kayıt duyurusunu yapan kişinin okul müstahdemi Şaban Amca olduğunu. Her teneffüs duyduğumuz o zil sesi de artık hiç yabancı gelmiyordu.

Yine beklesem

Geçer mi bilmem

Kar berkittiğim yollardan

Bir elinde okul çantası

Diğerinde tezekler

Yanaklarında zemheri moru

Bahar gözlü çocuklar

devamını oku