Uzun zaman olmuş yaşlı
bedeninin özlemle kavrulması. Eskilerin dediği gibi karasına bulanmış sevdası.
Şimdilerde, yakınken son nefesine, geçen senelerden çok ayları sayıklar olmuş.
İnsan hayat arkadaşını kaybedince, hayatla arkadaşlığı da kaybediyor…
Küçücük parçası kalana kadar yakar
canını her hatıra. Bir damla düşse közüne, bağırıverir sevda ve haykırır ona
dair ne varsa. Ne kokusu gider ne de bıraktığı parmak izi, evin her yanı ondan
bir eşya.
Hala eğilerek yürüyorum verandada,
Belimde yalnızlığımı taşıdığım bir
ağrı,
Senin gittiğin Ocak’tan kalma.
Üzerimde önü düğmeli Mayıs’ta
aldığın o hırka,
Hala biraz sen kokuyor,
Yıkamak pek mümkün olmadı,
Malum her daim sırtımda.
Sevilmez vedalar. Ne el sallaması
biter gidenin ardından ne de dökülen sular dindirir anneannemin kovasından. Bıraktığı
sadece özlem olur geride kalan. En güzel sofralar kurulsa damağının ucunda ya
da dökülse lokmalar sarılsa burma, beş para etmez o yoksa yanında…
Şu sandalyeye her oturduğumda,
Hani eskiden seninle yan yana,
Toprağın Ağustos kuruluğu
boğazımda.
Okuduğum her satır tuzlanıyor
dudaklarımda,
Her satırın sonuna vardığımda,
Sanki hepsi isminin kafiyesi ile
bitiyor son anda.
-
Öyle işte sevemedim Temmuz’ları,
hiç sorma,
İnsanı yazın bile üşütüyor bu
şarkılar,
Sandalye desen o da aynı Temmuz,
Her sallantısında içimi titreten bir
hatıra…
Göreceli de olsa zaman, geçtiğini
hisseder insan. Eğer özlediyse, aklına deva arar ya da derdine bir çare. Bazen
ne yediğini unutur bazense suladı mı çiçekleri solmadan bilahare.
Bugün doğduğum günmüş Şubat’ta,
Meğer insan özledi mi,
Unuturmuş olması gereken ne varsa
aklında,
Maskara olurmuş Mart’a.
Şimdi yakmamak elde değil,
Nisan ayından kalan şu sayfaları,
Gidişinin ardında.
Tövbeleri boşuna diline sarma. Ne
öncesini hatırlarsın ne de inanabilirsin yeniden sevdaya!
Hep söylerdin;
Kasım’da aşk başka,
Halbuki biz daha Eylül’ü
görememiştik,
Şimdi ikimizi de götürdü bu şehir
kendinden başkalarına…
Fesleğen, ıhlamur ya da papatya. Bunlar
huzur, güven ve sevgi kokusudur yani bağdır çocukluğuna. Ve görmesi Haziran
ayındadır gidişleri Ekim’i bulsa da. İki ara bir derede koklarsan her birini, yeniden
doğmuş gibi olursun onların yanında…
Her Haziran aynı umutlar,
Her Ekim ayrı hüsranlar.
Geçen tüm Aralık’lar,
Yeni başlayan hüznün manzarası,
Bizden olmadı ama,
Tutuşsun tüm eller ayrılmasın
parmaklar…