emel akbaş emel akbaş

We Need To Talk About Kevın

     “Bir şeye alışkın olman ondan hoşlanıyorsun anlamına gelmez.

Sen bana sadece alışkınsın.”

We Need to Talk About Kevın’ın yönetmen seçimi, filmlerinde genel olarak ergen psikolojisini işleyen Lynne Ramsay yönünde olmuş. Böylece kitap, beyazperdeye oldukça başarılı bir şekilde uyarlanmış. Film, başından sonuna durağan bir şekilde ilerliyor. Bununla birlikte insanı sürekli gerilim halinde tutuyor. Film boyunca iyi karakter kim, kötü karakter kim karar vermeye çalışıyorsunuz bir taraftan da. Film ilerledikçe salt iyiyi veya salt kötüyü aramayı bırakıp anlamaya başlıyorsunuz karakterlerin karanlık taraflarını ve zaaflarını. Film, okul katliamı yapmış bir çocuk ve bu çocuğun annesi hakkında. Yönetmen, anne Eva'nın hayatında psikolojik sorunları olan oğlu Kevın olmadan önce de var olan bir insan olduğunu unutmamıza izin vermeyerek bir kadının annelik öncesi ve sonrasında yaşadıklarına sürekli flashback yaparak seyirciye bunu unutturmuyor.


İspanya'da domatesler içinde festivallerde hayatından gayet memnun olan Eva'nın bir gün çocuğu olur ve o bağımsız gezgin hayatına son vermek zorunda kalır. Eva’nın yaşadığı buhran, bebek Kevın ilk kucağına verildiğinde bile gülümseyemeyecek kadar aklının bulanması ve içinde boğulduğu mutsuzluğu açık bir şekilde gösteriliyor. Öyle ki kucağındaki bebek, on altı yıl sonra okulda kapıları kitleyip arkadaşlarını öldürdüğü zaman Eva, olayda kendi sorumluluğu olup olmadığını sorgularken biz de Eva’nın buhranlı hallerini hatırlıyor ve Eva’ya yaşanan felakette pay biçiyoruz.

Eva, maceraperest hayatından uzaklaşıp kurduğu ailenin sorumluluğu alarak ve çocuğuna daha iyi bakabilmek için sevdiği şehir New York'u terk etmek zorunda kalır ve kısa süre sonra sevmediği bir evde ve sevmediği bir mahallede yaşamak zorunda kalmış bir kadın olarak kendini bulur. Kendiyle olan hesaplaşması süresince kendini gayet iyi kontrol etmiş olsa da bebeğiyle iletişim sorunu yaşamaktan kaçamaz. Eva'nın bütün bu tavırları, hareketleri Kevın'ın yaptıklarını açıklamak için yetersiz kalıyor elbette. Kevın, daha çok küçük yaşlarda sorunlu davranışlar sergilemeye başlıyor. Saatlerce susmadan ağlıyor, tuvaletini özellikle tuvalete yapmayı reddedip altının bezlenmesini zorunlu kılıyor, annesiyle adeta bir iktidar savaşına giriyor, anılarını itinayla yok ediyor, Annesini rahatsız etmekten zevk alıyor, sonunda işi annesinin gözbebeği küçük kızkardeşine zarar vermeye kadar götürüyor. Annesinin hayatını cehenneme çevirirken babasına karşı olan tavırları ise bir çocuk masumluğunda oluyor.

Kevın’ın doğumundan itibaren herhangi bir duygusal belirti vermeyip adeta hissizmiş gibi davranması, birtakım psikolojik sorunların belirtisi olsa da Eva, onu hiç doktora götürmez. Bunun kendisine yönelik bilinçli bir tavır olduğu kanısındadır. Hatta bu tavrından dolayı kendini suçlar. Çocuğuna en başından beri zaman zaman soğuk davranması, sırf ona karşı olmasa da onun yanında şiddet içeren hareketlerde bulunması, Kevın’a öfkelenerek tutup yere fırlatması, kolunu kırması, kardeşini ondan koruması gibi unsurlar Kevın’ın durumu göz önünde bulundurulduğunda anlaşılabilir gelse de bütün bunlar Kevın’ın bozuk psikolojisini belki de daha da bozarak okul katliamından bağımsız düşünülmesini zorlaştırıyor.

Kevın’ı gerçek bir psikopat olarak kabul edip gerçekleştirdiği katliamı annesinin davranışlarıyla değil de ABD’nin şiddet kültürüyle açıklamak da mümkün. Katliamın alkışla, sahne ışıklarıyla gerçek bir şov gibi algılanması, herkesin Kevın’ı dinlemesi, izlemesi, ondan bahsetmesi, Kevın’ın bunu yaratarak değil yıkarak ve şiddetin ülkesinin kültüründeki yerini çok iyi anladığını beyan ederek yapması Eva'nın anneliğinden çok daha derin sebepler içeriyor. Sanırım filmin ismi de bu duruma gönderme yapmakta. Ancak Eva işin bu yönüyle veya kocasının problemlerle yüzleşmekten çekinen korkak tavırlarıyla pek ilgilenmiyor. Çünkü Kevın’ın hamsterı öldürmesi, kardeşinin gözünü kaybetmesine sebep olması, masturbasyon yaparken yakalandığında dahi durmaması hatta okul katliamına kadar tüm sorunlu tavırlarında annesine manidar bakışlar atması veya "sertliği senden aldım" itirafı Eva'nın sorumluluğunu ve sevgisini sorgulamasına yetmektedir. Hatta katliam günü kardeşini, babasını, arkadaşlarını öldürüp bir tek annesini sağ bırakması bile Kevın’ın dünyasında annesinin diğerlerinden daha özel bir yere sahip olduğunu kanıtlıyor.

Eva, aşağı yukarı on beş yıl içinde dünyayı gezen bir kadından, süpermarket içinde oğlunun katlettiği çocukların annelerinden köşe bucak saklanan bir kadına dönüşür. Yaşadığı yerde artık mimlenmiş, tacizlere, kurbanların ailelerinin cadı avına maruz kalmaktadır. Eva'nın olayı atlatma şansı yoktur ve en az diğer anneler kadar büyük bir acı ile yaşamaya devam etmeye çalışır. Dışlanır. Hep günün sonunda acısıyla baş başa kalır. Bu başbaşa kalışlar Eva’nın kendi hayatını yeniden gözden geçirmesine ve nerede hata yaptığını anlamasını sağlar. Eva, ne kadar kabul edemese de aynı yerde yaşamaya devam eder ve Kevın’ı her hafta hapishanede görmeye gider. Birbirlerinin yüzüne bakarak geçen dakikalar... Bakarlar ve bakışlarıyla birbirlerine söyleyemediklerini söylememeye devam edeceklerini anlatırlar. Sadece bir sahnede Kevın, annesine “Bir şeye alışkın olman ondan hoşlanıyorsun anlamına gelmez. Sen bana sadece alışkınsın.” diyerek tüm meseleyi saniyeler içinde ortaya döker. Ancak konuşma olmaz, Eva cevap veremez, sadece oğluna şaşkın bir halde bakmakla yetinir.

Kırmızı dolu anlatımıyla içine girdiğiniz gerginlikten çıkılmasına bir türlü izin vermeyen film, teknik açıdan da sıradışı bir kurgu. Değişik planlar ile iz bırakmayı başarıyor. Tilda Swinton beklenildiği gibi kusursuz bir performans sergilemiş. Tam olarak izleyiciyi “aile nedir?” sorusuyla başbaşa bırakan, Lynne Ramsay’ın üçüncü uzun metraj filmidir. Film, Lionel Shriver’in ödül alan aynı adlı romanından uyarlanarak 2011 yılında beyazperdede gösterime girmiştir. Film, özellikle aile, özelinde ise anne ile çocuk ilişkisi arasında yaşanabilecek olumsuzluklar üzerinde durmuştur. Filmin ilk sahnesinden itibaren sık sık izleyiciye kırmızı rengin gösterilmesi yaşanacak gerilimlere ve katliama hazırlık gibidir.

devamını oku