kurretülayn matur kurretülayn matur

burak arslan

Malzemenin insan olduğu zaman ancak, gerçek sanattan söz edilebileceğini vurgulayan; çok yönlü, çok donanımlı bir sanatçı: Burak Arslan  

Röportaj: Kurretulayn MATUR


-Sevgili Burak; seninle ilk röportajımı gerçekleştirdiğim için kendimi şanslı hissediyorum ☺. Yedi enstrüman çalan, dört dil bilen, Al Pacino’dan ders alan, aynı zamanda sosyal sorumluluk projeleri ile ön planda olan birisin, Google’dan stalkladığım kadarıyla ☺… Bize biraz kendinden bahseder misin?

-Türkiye’de tanınmam genelde böyle oluyor ve bundan dolayı çok mutluyum. Magazin haberleriyle ya da gereksiz gündem meseleleriyle tanımak yerine, gerçekten insanlar beni böyle tanıyor. Yani dil bilen, enstrüman çalabilen, sosyal sorumluluk projeleri yapan, Al Pacino gibi, Ryan Gosling gibi -hatta Benedict Cumberbatch de bizden mezun- iyi eğitmenlerden eğitimler almış biri olarak… Ve böyle anılmak bence kendinden bahsetmenin çok ötesinde bir şey… Kendinden bahsetmeni zorlaştıran bir şey… Çünkü ağzından çıkan her laftan bir süre sonra tedirgin olmaya başlıyorsun. Ama güzel şeyler, çok çok güzel şeyler… Bunu söyleyebilirim, kendimle alakalı olarak…

- “Hollywood ünlüsü gibi karşılanıyoruz.” diye bir sözün var. Bu sözün nereden geliyor, biraz açıklar mısın?

- Evet… Aslında bu soruyu sorduğun için teşekkür ederim. Çünkü bunu ifade etmeyi gerçekten istiyorum… Doğuda yaşayan insanların, bu taraftan yani batıdan gelen insanlara karşı bir hayranlığı var. Bu sözü Ağrı’ya gittiğimde, beni karşılayan çocuklar için söylemiştim. Çünkü bize gösterdikleri iltimas, özen, ilgi, alâka bunlar sıradan bir aktörün ya da Türkiye’de hasbelkader aktörlük yapan birinin karşılaşacağı şeyler değil. Çok etkilenmiştim. Özellikle sanatçıların doğuya gitmemesi, Anadolu’ya gitmemesi, köylerden uzak kalması, kopması sanatın toplumdan biraz uzaklaşması durumu (özellikle Türkiye’de) beni çok rahatsız etti ve insanların bununla alakalı sarsılacak bir cümle duymasını istedim. Bu cümle çok işe yaradı. Hem manşet oldu, hem de gerçekten konuşuldu. Kısacası doğudaki insanların bize, biz sanatçılara gösterdiği özen ama bizim onlara karşı olan duyarsızlığımız beni huzursuz etti ve o yüzden böyle bir cümle kurmak istedim.

- Eğitimini nerede tamamladın? Oyunculuğa başlaman nasıl gerçekleşti? Bu süreçte ben de dâhil konservatuar okuyan ve oyunculuk yapmaya çalışan arkadaşlarımıza tavsiyen nedir?

- Öncelikle ben bu konularda biraz hadsizliği seven birisiyim. Tavsiye vermeyi değil de insanları bu konuda uyarmayı ve tecrübelerimi paylaşmayı seviyorum. Konservatuvar, bence insanı Türkiye’de gerçekten körelten bir eğitim. Çünkü buradaki eğitim sistemine karşı büyük ön yargılarım vardı en başından beri. Sonradan bunların bir ön yargı olmadığını, haklı sebepler olduğunu anladım. Ve arkadaşlarıma her zaman şunu söyledim: Türkiye’de konservatuar eğitimi almak yerine, kendini geliştirecek şeyler yapmak çok daha faydalı olabiliyor. Yani şunun gibi; enstrüman çalmayı öğrenmek, daha fazla dil öğrenmek, daha fazla ülke gezmek, daha fazla film izlemek, daha fazla insan tanımak, daha fazla branşta spor yapmak… Mesela Doğu’yu gezmek, Dünya’da gidilmedik yerlere gitmek, antik kentleri ziyaret etmek, tarih bilmek, bilim, teknoloji bilmek… Bunların hepsi kesinlikle aktörlüğün, aktrisliğin, sanatçılığın bir parçası. Sadece artık oyunculuk eşittir eğitim gibi düşünmemeliyiz ki bence oyunculuğun doğasına aykırı bir şey; disipline etmek. Çünkü çok bağımsız ve özgür ruhlu olan bir meslekten, çok anarşist bir meslekten bahsediyoruz. Böyle bir mesleğin kalkıp da bu kadar eğitim perspektifinin içine sokulmasını çok doğru bulmuyorum. Yani müzik gibi, oyunculuk gibi enstrümanlar (bence bunlar enstrüman), bir insanın kendini ifade etmek için kullandığı sanat dallarıdır. O yüzden bunların bu kadar disipline edilmesi çok hoşuma gitmiyor. Ben mesela eğitimimi henüz tamamlamadım. “London American Music & Dramatic of Scholl Art” da ikinci senemi tamamladım ve son bir yılım var. Ve gidip okulumu bitirmek istiyorum. Türkiye’de yaptığım işler sebebiyle tamamlayamadım aslında. Ama son senem… Bunu da daha bilinçli olarak bitirmek istiyorum. Yani ergen bir dönemimde değil de daha bilinçli bir dönemde tamamlamak istiyorum. O yüzden biraz daha bekliyorum. Belirttiğim gibi, bir tavsiye olarak değil ama şunu söyleyebilirim kişisel eğitime biraz daha önem vermek gerekiyor bizim mesleğimizde. Öbür türlü okuldan çıktığında daha katı biri oluyorsun. Sanata yaklaşımı katı, sanatı eleştirmeye tahammülü olmayan, sanatı gereksiz bir kalıbın içine sokmaya çalışan… Örneğin; şu enstrümanı çalmak istiyorsan, kulaktan çalamazsın gibi… Hayır, kulaktan da çalabilirim. Oyunculuğu başka tarzda da yapabilirim şeklinde olmalı. Yani sanatın doğasına aykırı olan bir şey benim için bu ve bu konuda çok da aykırı düşündüğümü düşünüyorum… O yüzden sanırım böyle bir cevapla bitirebilirim.


- Duydum ki dünyanın en büyük dijital platformlarından birine proje vermişsin. Bize biraz bahseder misin?

- Tabi ki bahsederim. Dünyayı yerinden sarsacak demeyeyim çünkü bu kadar iddialı girmek istemiyorum, şöyle girmek istiyorum; kendi jenerasyonumuzun kendini ifade edebileceği, muhakeme yeteneğimizi sorgulayacağımız, dünyada ilk defa bir aktör-aktris ile seyircinin birlikte yönetmenlik yapacağı, bir algoritmanın bunu kontrol edeceği bir dizi. Bu dizinin içerisinde yer alan isimler birbirinden değerli ama birbirinden değerli olmasının yanı sıra birbirinden genç. Bu genç jenerasyonun, yeni jenerasyonun, özellikle Y ve Z kuşağının kendi içinde yarattığı anarşi hissinin dışa vurduğu bir proje olacak. Çünkü bugüne kadar yapılmamış şeyler var, bugüne kadar söylenmemiş şeyler var, bugüne kadar yapılmaya cesaret edilmemiş şeyler var… Çok bahsetmek de istemiyorum. Bunun yerine seyircinin, bunu takip etmesini istiyorum... 

- Yeni projenin oyuncuları kimler? Biraz ipucu versen… ☺

- Bunun için biraz daha sabretmenizi istiyorum, çok az daha… Bir iki aycık… ☺

- Yeni projenin teaserını ilk ben izlediğim için kendimi oldukça mutlu hissediyorum. Projende yer almak umudu ile… 

- ☺ Evet… Teaserı ender izleyenlerdensin, bir elin parmaklarını geçmez çünkü hayatımdaki en özel şeylerden birisi şu an bu. Umarım senle de çalışırım bu projede. Çünkü ben senin enerjini çok seviyorum. Senin enerjinin henüz Türkiye’de keşfedilmediğini, insanlar tarafından anlaşılmadığını düşünüyorum. Umarım enerjini anlatabileceğin mecra oluruz. Çok mutlu olurum ben de bu konudan. Umarım birlikte çalışırız...

-Çok güzel bir sohbetti, bana zaman ayırdığın için teşekkür ederim. Son olarak biz oyunculara (bana da ☺) neler tavsiye edersin? Sence nasıl bir yol haritası çizmeliyiz?

-Kurre, bu noktada asla ahkâm kesmek değil amacım, ahkâm kesmekten de nefret ederim. Ama gerçekten, bir insanın kişisel gelişimidir oyunculuğuna katkı sağlayan. Bize Ryan Gosling her zaman şunu söylerdi: “Ne kadar çeşitli bir insan olursan o kadar iyi bir aktör olursun.” Bu beni çok etkilemişti. Elimden geldiğince çeşitli bir insan olmaya çalışıyorum. Tabuları olmayan, klişeleri olmayan, ön yargıları minimalize edilmiş bir insan olmaya çalışıyorum. Çünkü bunun, bu dönemde en büyük silah olduğunu düşünüyorum. Ne kadar çeşitli olursan, o kadar az zarar görebiliyorsun ve kendini o kadar açabiliyorsun. Dünyadaki bütün canlıların inanılmaz bir çeşitliliği var, kendi içlerindeki duygu çeşitliliği var... Bunu bütünsel bir bağlantıyla tamamlamak benim çok hoşuma gidiyor. Bir şeyin bir parçası, doğanın bir parçası, dengenin bir parçası gibi hissetmek, küçük hissetmek çok hoşuma gidiyor. Çeşitli olmaya çalışmak da bu küçüklüğün bir göstergesi. O yüzden ne kadar küçülürsek, ne kadar minimalist bir hayat yaşarsak, zihinsel olarak o kadar iyi bir aktör/aktris adayları oluyormuşuz gibi geliyor. Ne kadar insana dokunursak, ne kadar malzememiz insan olursa yani televizyon ya da drama teknikleri değil malzemenin insan olduğu, insana dokunduğumuz bir dünyada ancak, gerçek sanat mümkün. Toplumdan uzaklaşmış bir sanatçı, şebeklik yapmaya mahkûmdur benim için.

- Seni Instagram hesabından (@burakarslanofficial) keyifle takip ediyorum. Paylaşımlarının bana ve herkese farklı bir açıdan bakmayı sağladığını düşünüyorum. Paylaştığın her karenin ayrı bir hikâyesi var. Yolun açık olsun, sabırsızlıkla yeni projeni bekliyorum. Sevgiyle kal…

-Çok teşekkür ediyorum. Instagram’a özellikle dikkat etmeye çalışıyorum. Instagram’ da özellikle kompozisyonlar yaratmaya çalışıyorum. Çünkü orada bizi çok genç insanlar takip ediyor ve o insanlardan bir tanesine bile hayvan sevgisi aşılayabilirsem, müzik sevgisi aşılayabilirsem, doğa sevgisi aşılayabilirsem, oyunculuk sevgisi aşılayabilirsem ne mutlu bana! Orada insanların görmek istediği şey tabi ki de benim sosyal yaşantım, benim sosyalliğim… Bu nedenle elimden geldiğince kompozisyonlar yaratmaya çalışıyorum. Enerjisi geçtiyse ne mutlu bana. Çok teşekkür ederim bu röportajı benimle yapmak istediğin için. İlk röportajın, umarım sana uğur getiririm, umarım şans getiririm. Yolun açık olsun... Güzel düşüncelerin için teşekkür ederim…


devamını oku