Amik ovasının gerdanına dizilmiş
Beyaz altın gibi ışıldardı yüzün
Güneşte boncuk boncuk terleyen tenine
Bakamaz mahcup olurdum
Rüzgârda salınan ince bedenini düşünmek
Sevgisiz sıcaklardan bir ağacın gölgesine sığınmak gibiydi
Kasvetli ovalarda kızgın güneşte yanarken yüzümüz
Kalbimiz üşürdü de bilemezdik
Göz göze geldiğimizde bakışır dururduk öylesine
Utancından kızarırdı sıcakta sıtma tutan çocuk yanlarımız
İkiye bölünmüş bir ovanın ayrı düşmüş çocukları gibiydik
Düş kurarken yaslandığımız dağın bir yüzünde ben
Öte yüzünde sen vardın
Vurulmuşluğum sana güz ayında pamuklar kozaya durduğuna rastlar
Yağmur çamur demez düşerdim ardın sıra
Sarı otlardan yolları vardı sana gelişlerimin
Gönül gözümü açtığımda seni nasıl gördüysem
Kanayan yaralarıma hep seni sürdüm
Giydiğim beyaz örgülerde emeğin var diye gururlanır
Seni göğsümde taşıyormuş gibi yürürdüm
İçimi ısıtan o sıcak bakışlarını düşündükçe
Sahi pamuk yüzlüm
Ellerin mi pamuk gibiydi yoksa pamuk mu ellerin gibiydi
Tutmaya cesaret edemezdim…