gürsel akbulut gürsel akbulut

Pamuk Yüzlüm

Amik ovasının gerdanına dizilmiş

Beyaz altın gibi ışıldardı yüzün

Güneşte boncuk boncuk terleyen tenine

Bakamaz mahcup olurdum

Rüzgârda salınan ince bedenini düşünmek

Sevgisiz sıcaklardan bir ağacın gölgesine sığınmak gibiydi

Kasvetli ovalarda kızgın güneşte yanarken yüzümüz

Kalbimiz üşürdü de bilemezdik

Göz göze geldiğimizde bakışır dururduk öylesine

Utancından kızarırdı sıcakta sıtma tutan çocuk yanlarımız

 İkiye bölünmüş bir ovanın ayrı düşmüş çocukları gibiydik

Düş kurarken yaslandığımız dağın bir yüzünde ben

Öte yüzünde sen vardın

Vurulmuşluğum sana güz ayında pamuklar kozaya durduğuna rastlar

Yağmur çamur demez düşerdim ardın sıra

Sarı otlardan yolları vardı sana gelişlerimin

Gönül gözümü açtığımda seni nasıl gördüysem

Kanayan yaralarıma hep seni sürdüm

Giydiğim beyaz örgülerde emeğin var diye gururlanır

Seni göğsümde taşıyormuş gibi yürürdüm

İçimi ısıtan o sıcak bakışlarını düşündükçe

Sahi pamuk yüzlüm

Ellerin mi pamuk gibiydi yoksa pamuk mu ellerin gibiydi

Tutmaya cesaret edemezdim…

devamını oku