h. ihsan sönmez h. ihsan sönmez

İki Gece Bir Sabah

Yokluyorum işte! Ya şurada ya da buradasın.  Özgürlük çığlığım, kalbimin çevresinde dört dönüyor. Ne yaptığını bilmeyen kalbim gözlerimi yanıltıyor. Bir yanılsama ise hep böyle kalsın istiyorum. Küçük bir sandalın ismi çarpıyor gözlerime “uzaktasın”. Hani diyorum tanrım yakın oluversin şu sandalın küpeştesinde beliriversin. Olmuyor. Adımlarım, nereye çekerse oraya gidiyorum. Her gün dalgalarla bozulan kumsal.  Bir iz... İşte diyorum benden önce gelmiş benden önce yürümüş... İzin peşine düşüyorum.  Derenin başladığı yerde iz bitiyor. Anlıyorum ki benden önce yürüyen hiç olmamış.  Tek ayak izi var o da benim. Gölgesini izde bırakan da sensin.

Sonra güvercinlerin içine dalıyorum. Şunlardan birisi sensin diyorum. Der demez birisi sol avucuma konuyor. Ürkek ya! Kalbi tir tir titriyor. Onun korkusu hemen bana geçiyor. Sonra bir kanat çırpıntısı duyuyorum ancak ses o ses değil ki aklımı başıma getiren lodos. Avucuma konan güvercin yok olurken hayallerimin külü kalıyor. Ben o an yine ben değilim inan. Külünü eline alarak savuran öteki ben.

Eskiden seni düşünmediğim çok az zaman vardı. Yelkovan başıboştu ah ulan akrep serserilik yapardı. Şimdi ise seni düşünmediğim an bile yok. Yelkovan aklımda akrep duygularımda dönüyor. Seni özlemek güzel.  Gel gelelim beni benden içeri sürükleyen her neyse, beni gündüzden yoksul ediyor.

Gerçeğim gerçek koca bir şehirde sensizliği yaşıyorum. Gel de bana sor. Kendisini aşkla tamamlayan eksik bir adamın yaşam öyküsü bu.  İşin kötüsü eksik beni herkes tam sanıyor. Gülüp geçiyorum. Oysaki gördüğüm her şeyde sen varsın, denizden bir damlasın, kıyıdan bir parça, ağaçtan bir dal, güvercinden bir kanatsın, tanrıdan birkaç söz, sen ki kokunla aldığım nefesi dolduransın.

Şimdi gecenin kördüğümü var ya tam oradayım. Düğümü çözmeye çalışıyorum. Nafile bir çalışma işte. Dört duvar odada üç boyuttan dört boyuta çıkıyor benliğim. Her duvarda bir parçan var. Karşı duvarda gülümseyen yüzün. Yan duvarda gölgen. Bir duvarda düşlerin diğerinde düşüncelerin. Saçlarına tutunarak gözümün önüne kadar iniyor seninle ele avuca sığmaz anılarım. Bir bardak çayda sen, yudumladığım suda sen… Saatler duruyor. Balkona çıkıyorum. Yıldızlı bir gökyüzü, içimde ne kadar büyüdüğünü gösteriyor. Gökyüzünün perdesini kapatıyorum. Sonra birdenbire kayboluyorsun. Ne kadar arasam o kadar uzak, ne kadar uzak o kadar yakınsın. Saatler aklımı çeliyor. Dokunduğum kırmızı dudaklar, kulağında o fısıltı, küçük bir buse. Hayal bu ya en değerli varlığımsın. Ellerimden tutan sen, sen ki soru işareti diğer yarımsın. Gelgitler ülkesi düşlerim. Zavallı yüreğim sabaha değil yine sana emanet...

devamını oku